Dünyanın son dönemlerde karşı karşıya kaldığı en önemli olay nedir diye bana sorarsanız, 2008 yılında başlayan 'küresel ekonomik kriz'dir derim.
Evet, tam 15 yıl oldu, 2008 yılının son aylarında ortaya çıkan ve birçok ülkeyi olumsuz yönde etkileyen ekonomik kriz başlayalı…
Küresel kapitalizm neden bu kadar büyük bir krizle karşı karşıya kaldı diye sorarsanız; ABD'deki taşınmaz mal piyasasının birden değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak tutulu satışlardaki kişisel iflasların artması (mortgage krizi) olarak gösteriliyor.
ABD'deki kriz kısa zamanda Avrupa'ya da sıçradı. İzlanda'nın 3 büyük bankası iflas etti. 2008 yılında İzlanda Krona’sı Euro’ya karşı yüzde 40 değer kaybetti ve İzlanda'daki enflasyon oranı yüzde 15'e ulaştı. Krizden İngiltere de etkilendi. Birleşik Krallık'taki taşınmaz mal piyasası da aynen ABD gibi büyük bir düşüşe geçti.
2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz dünyayı kasıp kavururken, başka krizler de araya girince evdeki hesaplar çarşıya hiçbir şekilde uymadı. Brexit krizi, korona virüs salgını, son olarak da Rusya-Ukrayna Savaşı…
Bütün bu nedenlerle küresel sistem bir türlü tam olarak toparlanamadı. İnişler, çıkışlar yaşayarak, bütün dünyada kapitalist sistem sürükleniyor.
Türkiye mi? 2008 yılından bu yana yakaladığı pek çok fırsatı, ne yazık ki kısa süreli siyasal çıkarlar uğruna heba etti desek yeridir.
Özellikle de pandemi sonrasında...
Çin'in dünya piyasasındaki gerilemesinden yararlanmayı beceremeyen Türkiye, üstüne üstlük, yanlış faiz politikasıyla (faiz sebep, enflasyon sonuç) kendi lehine çevirebileceği bir süreci birden bire döviz kurunu patlatarak, enflasyonu uçurarak, cari açığında rekorlar kırarak tam bir girdabın içerisine giriverdi.
Üstelik 10 bin dolarlar seviyesine kadar yükselmiş olan kişi başına düşen milli gelir seviyesi 6 bin dolara kadar geriledi. Orta sınıf çöktü, alım gücü korkunç bir şekilde geriledi, sabit gelirliler, enflasyon karşısında ezildikçe ezildi. Emekliler acınacak bir gelir seviyesine kadar düştü.
Şu anda mı? Dolar, bütün paralar karşısında olduğu gibi TL karşısında da değer kazanmaya devam ediyor. Eylül başında 1 Dolar 26,5 TL seviyesindeyken, bugün 27,6 TL'ye ulaşmış durumda. Eğer TL, döviz satışlarıyla desteklenmemiş olsaydı muhtemelen bu kayıp daha büyük olacaktı.
Doların değer kazanması bizim için neden bu kadar kötü derseniz çünkü biz yani Türkiye üretimde, yüksek ithal girdi kullanıyoruz. Enerjide özellikle tamamen dışa bağımlıyız.
Bu nedenle ithal girdilerin pahalanması maliyetlerin o da fiyatların artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açıyor.
Ekonomide niye bu kadar karamsarsın diye soruyorlar ya; Türkiye'de enflasyonun düşebileceğine dair tüm senaryoları, dünyadaki ekonomik krize göre değerlendirdiğimde kusura bakmayın hiç de umutvar olamıyorum.
Biz o fırsatı çoktan teptik!
***
Ankara'da İçişleri Bakanlığı'na yönelik terör saldırısının ardından, MİT ardından da Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/YPG ve diğer terörist unsurları etkisiz hale getirerek Suriye'nin kuzeyinden halka ve güvenlik güçlerine yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak amacıyla hava harekatı başlattı.
ABD'nin bir SİHA'mızı düşürdüğünü not ettik. Ama bu operasyona söyleyeceğim ana cümle, "Türkiye, Birleşmiş Milletler Anlaşması'nın 51'inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarını kullanmıştır." olur.
Bütün bu operasyonların anlamı çok açık; Türkiye artık, terörü cezasız bırakmayacağını, açık bir şekilde gösteriyor!