Samsun'da meslektaşım Haydar Öztürk, geçenlerde sosyal medya hesabında Rusya'ya ihraç edilecek Çarşamba ve Bafra Ovası'nda üretilen ürünlerin analiz laboratuvarı olmadığı için Mersin'e gönderilmesini eleştirmiş, Samsun'a bir analiz laboratuvarı yapılması çağrısında bulunmuştu.
Samsun Ticaret Borsası Sinan Çakır da kendisi aramış, maliyetin yüzde 50'si Ticaret Borsası, yüzde 50'si Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı tarafından karşılanacak olan akredite bir laboratuvarın Samsun'a yapılması ile ilgili 19 Kasım tarihinde bir ihalenin gerçekleştirildiğini, döviz kurunda yaşanan artışlar nedeniyle maliyetlerin yükseldiğini, bu nedenle gecikme yaşandığını anlatmış.
Bir de Samsun'a yapılacak laboratuvar ile ilgili GDO ve ilaçta katkı maddeleri analizini sağlayan ekipmanların alımı ile ilgili, girişimlerin de sürdüğünü söylemiş.
Vay be! Ne harika bir düşünce.
Bilmeyenler için söyleyeyim; Samsun meyve ve sebze ihraç edemiyor.
Evet; Türkiye'nin en verimli iki ovası olan Çarşamba ve Bafra Ovası'na sahip olmasına rağmen.
Bu ovalarda üretilen ürünleri değil Ege ve Akdeniz bölgelerindeki seralarda üretilen domatesleri ihraç ediyor.
Çünkü Bafra ve Çarşamba gibi Türkiye'nin en verimli iki ovasına sahip bulunan Samsun, meyve ve sebze ihracatında tam anlamıyla sıfır çekiyor.
Ege bölgesinde üreticiler hem serada hem de tarlada meyve sebzeden milyonlarca dolar ihracat geliri elde ederlerken, Bafra ve Çarşamba Ovası gibi iki büyük ovaya sahip bulunan Samsun üreticisi, bir türlü bu konuda gereken ihracat başarısını gösteremiyor.
O yüzden laboratuvardan önce bu ovalarda ihracat yapabileceğimiz ürünleri yetiştirsek mi diyorum?
Hani analiz yapmak için önce o ürünün olması gerekiyor ya. O açıdan diyorum…
***
Omicron…
Korona virüsün yeni varyantı.
Dünyada son derece hızlı bir şekilde yayılıyor.
Varyant, ortaya çıktığı düşünülen Güney Afrika’nın yanı sıra Birleşik Krallık, Danimarka, Norveç ve diğer Avrupa ülkelerindeki vakalarda çok büyük bir artışa neden oldu.
Londra’da daha şimdiden baskın tür haline geldi.
Son iki yılda pandemiden ölenlerin sayısının 800 bini aştığı Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni vakalar hızla artıyor.
Şimdiye kadar varyant hakkında bilinenler, acil eylemin gerekli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Dünyada yeni varyantın “hafif” olduğu ve dolayısıyla tehlikeli olmadığı yönünde bir propaganda pompalanıyor.
Gerçekten doğru mu?
Bence değil. Bu virüsün yarattığı tehlikeyi hafife alıyoruz.
Omicron daha az ciddi hastalığa neden olsa bile, çok sayıda vaka, hazırlıksız sağlık sistemlerini bir kez daha çökertebilir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün kovid-19 teknik lideri olan Dr. Maria Van Kerkhove uyarıyor; “sadece aşı” yaklaşımı doğru değil. Aşı, ciddi hastalıkları ve ölümü önler ancak enfeksiyonu tamamen önlemez” diyor.
Bilim insanlarının ısrarla uyardığı gibi, Omicron varyantının bir şekilde daha az ölümcül olduğu ortaya çıksa bile vaka sayısının büyüklüğü, hastaneye yatışların ve ölümlerin keskin ve feci şekilde artacağı anlamına gelir.
Üstelik şimdi çocuklar da risk altında.
Güney Afrika'da Omicron varyantı ile enfekte olan çocukların yüzde 5’i şimdiden hastaneye yatırıldı bile.
Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 5’inin bir hatırlatma dozu aldığı ve kabaca yüzde 46’sının iki doz aşılandığı göz önüne alındığında, büyük çoğunluk enfeksiyon ve olası hastaneye yatış riski altında.
Bu felaket karşısında hükümetler, kovid-19’un yayılmasını durdurmak için hayati önlemleri almayı reddetmeye devam ediyor.
Üstelik Omicron son değil.
Virüs yayılmaya devam ettiği sürece, yeni, daha öldürücü, aşıya dirençli ve potansiyel olarak ölümcül türlerin ortaya çıkması yönünde sürekli bir tehdit olacaktır.
Durum günden güne kötüleşiyor ve 'aşı' dışında yeni bir strateji gerektiğini görmüyor musunuz?