Şimdi önce şu tabloyu ortaya koyalım;
7 Ekim'den bu yana Ortadoğu'yu adeta cehennemin ortasına atan ve günlerdir 2.5 milyon Gazze halkına bombalar yağdıran aşırı sağcı Netenyahu Hükümeti'nin ekmeğine yaptığı o insanlık dışı saldırıyla yağ süren Filistin'de HAMAS...
Lübnan gibi çökmüş bir devlette sivrilen Hizbullah, -ki şu anda Ortadoğu'da Filistin'de olup bitenler karşısında Golan Tepeleri üzerinden harekete geçmesi muhtemel halkanın diğer tarafı...
Suriye'de, giderek güç kazanan milisler…
Yemen'de Suudi ordusuna kök söktüren Husiler…
Ve Irak'ta Haşd-i Şabi yapılanması…
Yukarıda saydığım bu örgütlerin arkasında kim var? Tahran. Yani İran...
İsrail'i çevreleyen "Şii halkası"nın en güçlü unsurları yukarıda saydığım örgütler.
Ortadoğu'da İran'ın 'vekalet güçleri' dediğinizde anlaşılması gereken tablo tam da bu.
Sadece bu da değil üstelik. Suudi Arabistan'dan, Birleşik Arap Emirlikleri'ne kadar pek çok ülkede bastırılmış Şii azınlıklar yaşıyor.
İsrail'in kara harekatına başlaması halinde tüm bu güçlerinde harekete geçeceğini, böylece tüm Arap coğrafyasında istikrarın bozulacağını hesaba katmanız gerekiyor.
Her ne kadar dün ateşkes yapılmış olsa da İsrail'in Gazze'ye yönelik asker, tank, silah ve mühimmat yığması, kara harekatının artık ABD'nin yani Biden'in bir işaretine baktığı gün gibi ortada.
Şimdi asıl merak edilen, Gazze'yi kara harekatı olursa İran müdahil olur mu?
İran'dan gelen açıklamalar oldukça sert. "İsrail saldırıları durdurmazsa doğrudan ya da dolaylı müdahale ederiz" şeklinde.
Ben İran'ın olası müdahalesini 'dolaylı' bir müdahale olarak görüyorum. Çünkü İran günlerdir oldukça akıllıca ve kurnazca bir askeri siyasetin altına imza atıyor.
Yukarıda saydığım İran'ın vekil güçlerini hatırlayın; İşte İran şu anda Ortadoğu'da bir vekaletler savaşı yürüterek, 'uzak mesafe güvenlik konsepti' üzerinden askeri stratejisini planlamış durumda. Mücadeleyi önce bunlar üzerinden sürdürüyor.
İsrail mi? Hiç olmadığı kadar İran'a karşı ABD'yle birlikte hareket edebileceği şekilde elini güçlendirmiş durumda. ABD'yi ikna ederek İran'ı 'ABD ile birlikte' vurmak istiyor. Ama bu çok uzak bir ihtimal olarak görünüyor hala…
ABD uçakları Doğu Akdeniz'e geldi. ABD'nin Ortadoğu'da "çıbanbaşı" olarak gördüğü İran'ı doğrudan hedef almasa da bölgedeki "vekil güçlerinin" kolunu kanadını kırarak, etkisizleştirmesi en akla gelen senaryo.
ABD kara harekatına izin verecek mi? ABD Gazze'ye kara harekatına, sivillerin Refah Kapısı üzerinden Mısır'a tahliyeleri tamamlandığında yeşil ışık yakacaktır. ABD'nin bu noktada Gazze'nin İsrail tarafından işgali üzerine bir senaryoya ise sıcak bakmadığı da anlaşılıyor.
Bunun için akıllardaki plan ise Batı Şeria örneği. Yani Gazze'yi tümden boşaltmak yerine, bölge bölge ayırıp, buraya İsrailli yerleşimleri konuşlandırmak.
Batı Şeria'nın bütünlüğünü, hukuku hiçe sayıp Yahudi yerleşimcilerden yeni mahalleler yaratarak bozan İsrail hükümeti, aynı yöntemi Gazze'de de kullanabilir.
Ve ABD...
Bütün bu olan biten bir tarafa, ABD'nin asıl amacının bu çok kutuplu dünyada asıl yükselen "rakibe" odaklanmak olduğunu aklınızdan hiç çıkarmayın. Kim bu rakip derseniz; elbette ki Çin…
ABD'nin bu nedenle öncelikle Ortadoğu'yu 'nizama sokmak' istediğini ardından da gönül rahatlığıyla güçlerini Çin'e yönlendirmek isteyeceğini söyleyebiliriz.
Son olarak yeniden Türkiye, ne yapmalı? Bir yerel seçim sürecindeyiz. Elbette iktidar bu noktada kendi tabanının hoşuna gitmesi ve oy kaybetmemek uğruna söylemlerini, "taraf olacak" kadar keskinleştirebilir.
Özellikle vurgulamak isterim ki bu söylemlerin Ortadoğu'da kimseye bir faydası olmaz. 'Hamasi nutuklar' seçim öncesinde kulağa hoş gelse de, Türkiye'nin "taraf" olarak algılanmasına neden olur, bu durum da bırakın çatışmaları bitirmeyi, özellikle de Gazze'deki Filistinli sivillerin korunması yönünde oynayabileceği olumlu rolü de baltalar.
Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırıları ile başlayan kaos, Gazze'ye yönelik İsrail hava operasyonları ve ardından gelmekte olan kara harekatı ile iyice korkunç ve dramatik bir hal almak üzere. Ve zaman, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını öne alma zamanı!