Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaş nedeniyle dünya zaten diken üstündeyken, Hamas'ın İsrail'e 7 Ekim'de yaptığı saldırıyla birlikte, Ortadoğu'da Pandora'nın kutusu yeniden açılmış oldu.
Hamas'ın bu saldırısı Ortadoğu'da sınırları değiştirecek sonuçlar ortaya çıkarabilecek kadar önemli. Çünkü bu saldırı da tam 50 yıl önce Arap-İsrail savaşını başlatan 'Yom Kipur' saldırısını hatırlatıyor.
Ortadoğu tarihinde büyük önem taşıyan Yom Kipur saldırısı, 6 ila 25 Ekim 1973 tarihleri arasında Mısır ve Suriye liderliğindeki Arap devletlerinin İsrail'e karşı başlattığı bir savaştı. Yom Kipur'dan sonra Ortadoğu'da tüm taşlar yerinden oynamış, sınırlar da değişmişti. Arap devletleri savaşı kaybetmiş, İsrail devletinin kurulması da engellenememişti.
Şimdiki saldırıları bir devlet değil, Hamas yaptı dediğinizi duyabiliyorum. Ancak unutulmamalı ki bu büyüklükteki bir saldırıya Hamas'ın tek başına kalkışabileceğini ve böylesine lojistik bir saldırıyı, üstelik MOSSAD'a rağmen örgütleyemeyeceğini sokaktaki çocuk bile anlayabilir.
O zaman bu durum, saldırıların arkasında bir "devlet" olabileceği şüphesini de oldukça güçlendiriyor. Zaten İsrail'den yapılan ilk resmi açıklamalarda da, bu "devlet'in hangisi olabileceği konusunda akıllardaki kuşku dilendirilmişti. Tabii ki o devletin 'İran' olduğu suçlaması yapılmıştı.
Bundan sonra ne olur diye merak ediyorsanız, Ortadoğu'nun tamamı için oldukça sıcak günlere gebe olduğumuzu şimdiden söyleyebiliriz. İlk etapta İsrail'in Gazze'de sivil-militan diye bakmadan çok şiddetli bir operasyon yapacağı gün gibi ortada.
Benim asıl merak ettiğim bu çatışmaların bölgeye ne kadar yayılacağı konusu. Ve İran'ın dışında özellikle Lübnan başta olmak üzere, Suriye ve Irak'ta bulunan Hamas gibi İran ile bağı bulunan diğer güçlerin de harekete geçip geçmeyeceği. Böyle bir durumda çatışmaların çok daha alevleneceğini söyleyebiliriz.
En tehlikeli ihtimal nedir derseniz; Netanyahu hükümetinin doğrudan İran'ı hedef alması derim. İşte böyle bir ihtimal, tüm Ortadoğu'nun savaş bölgesi haline gelmesine neden olur.
Türkiye'nin tam da Suriye ve Irak'ın kuzeyine terörist güçlere karşı hava saldırılarını yatığı bir dönemde meydana gelen bu saldırılar karşısında öncelikle 'sağduyu'lu olmak gerektiğini belirtmem gerekir. Türkiye'nin tarafları barış ve sükunete ikna etmek için 'arabulucu' olmaktan başka bir çaresi görünmüyor.
Hamas'ın kaçırdığı İsrail vatandaşlarının kurtarılması, Gazze'deki sivillerin İsrail'in öfkesinden zarar görmemesi, çatışmanın daha da büyümemesi ve İran'ın dışarda tutulması için Türkiye kilit rol oynayabilir.