“Atatürk’ü değerim ve atam olarak görmüyorum”,
“Samsun’a yalan bir şekilde ihtilal yapmak için gelen Atatürk'ün doğan bir güneş olarak gösterilmesine artık tahammül edemiyorum”,
“Heykeli yerinden bile oynatamadım. Yıkabilseydim gönlümü rahatlatır, sonra bir değişikliğin ateşini başlatmış olurdum.”
Bu sözler; 3 Şubat 2022'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Mücadeleyi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gelişinin sembolü olan ve Samsun'un her ilçesinden, her köyünden, her hanesinden gelen bağışlarla yaptırılan Atatürk Onur Anıtı'nı yıkma teşebbüsünde bulunan iki kişiden biri olan Celali Rahman'ın ifadeleri...
Samsunluları ardından da Türkiye'yi ayağa kaldıran, halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek bir 'provokasyon' olduğu ve planlanarak uygulamaya geçirildiği bana göre de çok açık belli olan olayla ilgili iki saldırganların yargılanması 29 Mart'ta yapılacak.
Başından beri saldırının provokasyon olduğunu ve arkasında mutlaka azmettiricileri ve planlayıcıları bulunduğunun çok güçlü bir kanı olduğu belirtilmesine rağmen, iki sanık, sanki bir anlık 'fevri' bir hareketle bu saldırıyı yapmışlar gibi, sadece 5816 Atatürk aleyhine işlene suçlar hakkında kanuna muhalefet ve kamu malına zarar verme suçlarından yargılanacaklar.
Olaydan bir gün önce keşif yapmayı akıl eden, olay sonrası görevlilerce sökülmesi dakikalarca süren çelik halatı geceden anıta bağladıkları ortaya çıkan hele de "Heykeli yerinden bile oynatamadım. Yıkabilseydim gönlümü rahatlatır, sonra bir değişikliğin ateşini başlatmış olurdum" diyen birisinin yaptığı bu hareketin sanki basit bir saldırıymış gibi değerlendirilmesi bana göre de eksiktir.
Suçun 'organize' olduğu iddiaları ve 'gerisindekiler' yine görmezden gelinmiş.
Ne yapılmalıydı?
Bu iki saldırganın da 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' eylemini düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesi ve "Yıkabilseydim bir değişikliğin ateşini başlatmış olacaktım’’ sözlerinin karşılığı olan laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin;
Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasal düzenini ihlal suçu da işlediği ve Türk Ceza Kanunu'nun 309'uncu maddesi ile devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları kapsayan yine Türk Ceza Kanunu'nun 302'nci maddelerinden yargılanmaları gerektiğine ben de inanıyorum.
Bu olay sıradan bir olay değildir, ADD Samsun Şube Başkanı Işık Özkefeli'nin de belirttiği gibi 'nefret' saldırısıdır.
Bu nedenle yargılamanın da çok dikkatle ve etraflıca yapılması, tüm kanıtların toplanması, diğer faillerin de ortaya çıkarılması şeklinde yürütülmesi büyük önem taşıyor.
Diğer taraftan bu dava aslında çok önemli eşik; Yıllardır Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk'e ve onu simgeleyen anıtlara, heykellere, büstlere yapılan saldırıların 'zirve' yaptığı bu olayın faillerinin, hak ettikleri şekilde cezalandırılması, bu tür saldırıların 'düşünce özgürlüğü' kapsamında olmadığının saptanması ve sonuçları itibariyle emsal bir karar olacaktır.
Bağımsız Türk adaletinin, halkı kin, nefret ve düşmanlığa itmeye yönelik, bu iğrenç saldırının faillerine tam da bu anlayışla gereken cezayı vereceğine inanıyorum.
İnanmak istiyorum...
Samsun Atatürk Anıtı'nı yıkmaya çalışmak duyduğumda kulaklarıma inanamadım. 57 yıllık ömrünü Samsun'da yaşayan bir vatandaş olarak böyle bir olayın yaşanacağı aklımın ucundan geçmezdi. Bu olay tüm Türkiye'de ve Samsun'da kin ve nefretle karşılanmıştır. Atatürk Anıtı'na yıkmak amaçlı halat bağlayan şahıslara "aferin oğlum İyi yapmışsın" diyen duymadım şu ana kadar. Tabii ki işledikleri suç Türk halkını kin ve nefret duyguları içinde birbirine düşürmektir ve cezası da bu yönde verilmelidir. Saygılarımla.