Hukuk devletinin olmazsa olmazı, adaletin temel taşı ve en büyük güvencesi, savunma hakkıdır.
Bu hakkın kullanılmasında temel unsur ise avukatlarımız.
Günümüzde hukuk fakülteleri, en çok tercih edilen bölümlerin başında geliyor.
Türkiye’de şu an 84 hukuk fakültesi var.
Özel vakıf üniversitelerindeki hukuk fakültelerini saymıyorum bile.
Kontrolsüz şekilde açılan ve sayısı her geçen gün artan hukuk fakültelerinin pek çoğunun eğitim-öğretim kalitesinin yanı sıra ve öğretim üyesi sayısı da ne yazık ki arzulanan düzeyde değil.
QS World University Ranking adlı araştırma şirketinin yayınladığı, dünyanın en iyi 300 hukuk fakültesi araştırmasında, Türkiye’den hiçbir hukuk fakültesinin olmaması sıkıntının büyüklüğünü de ortaya koyuyor.
Günümüzde hukukta kalitesiz eğitime rağmen mezunların sayısının hızla artması, avukatlık mesleğinde de hızlı bir tekelleşme sürecine neden olmuş durumda.
Özellikle büyük şehirlerde az sayıda avukat, çok sayıda meslektaşını ücretli ve SGK’lı olarak kendisine bağlı olarak çalıştırır durumda.
Oysaki avukatlık mesleği, bireysel emeğe dayalı ve müvekkil ile avukat arasındaki karşılıklı güven zemininde yapılmak zorunda.
Adeta patron avukat, işçi avukat ayrımı oluştu.
Böyle bir ortamda; dar ve sabit gelirli vatandaşın durumu da düşünülünce, avukatsız yazılan dava dilekçeleri, açılan davalar, yapılan usul hataları nedeniyle, lehe sonuçlanabilecek davalar bile kaybedilmeye başlandı. Adalete olan güven böylelikle daha da yitiriliyor.
Savunma hakkı, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olarak devamının en büyük güvencesidir.
Bu güvenceyi yitiren bir toplumun, geleceğe güvenle bakması ise çok ama çok zor!