Mimar Muslihiddin, 600 yıl önce 30 metre genişliğinde, 1300 metre uzunluğundaki köprüyü Ergene Çayı üzerine yaptı.
Kimse de bu adam bu kadar uzun bir köprüyü neden yaptı demedi?
Meşhur Uzunköprü'nün, Ergene havzası sel altındayken bile yıkılmamış halini görünce, bütün meselenin köprünün taştan, demirden, betondan değil, doğanın koşullarına, akarsuyun özelliklerine uygun olarak, bilimsel, hesaplı, kitaplı yapılması olduğunu çok iyi anlıyorsunuz.
Yakın tarihin en sıcak ve kurak bir dönemini daha yaşıyoruz. Çöl iklimine doğru gidiyoruz. Doğal afetlerin biri bitmeden diğeri başlıyor. Kuraklık, seller, yangınlar birçok ülkede gündelik yaşamın bir parçası haline geldi.
Uluslararası raporlar kuraklıktan doğrudan etkilenen insan sayısını 1,5 milyar olarak veriyor. Uzmanların çoğunun hemfikir olduğu konu ise; sorunun ülkemiz açısından çok daha büyük tehdit olduğu. Dünya Kaynakları Esntitüsünün (Word Resources Instıtute) hazırladığı risk haritasına göre ülkemiz 138 ülke içinde 45. sırada.
Durum böyleyken, ülkenin en fazla yağış aldığı bilinen bölgesi olan Karadeniz'de, dere yataklarındaki yapılaşmalar, doğaya müdahale, onca bilim insanının uyarılarına rağmen, hukuk bile hiçe sayılarak kurulan HES'ler…
Sonuç; Kastamonu-Azdavay, İnebolu, Bozkurt, Küre ve Pınarbaşı ilçeleri ile Sinop-Ayancık ve Bartın Ulus’ta yaşadığımız sel felaketleri ve onlarca vatandaşımızı yitirişimiz.
ÇEHAV (Çevre ve Ekoloji Hareketi) Avukatı Yakup Okumuşoğlu, Bozkurt'taki selin sebebinin tamamen hidroelektrik santral olduğunu belirtiyor.
Okumuşoğlu'na göre hidroelektrik santralleri, derenin normal akışını kesiyor, aşırı yağışla biriken su, santrallerin kapaklarının açılmasına sebep oluyor ve tsunami kadar etkili su baskınları meydana geliyor.
Sosyal medyada; Bozkurt ilçesindeki felakete neden olduğu ileri sürülen HES'in işletmecisinin yürütmeyi durdurma kararı alınmasına rağmen bu santrali işletmeye aldığı ve Samsun'da bu işletmenin benzer süreçlerle HES işlettiği iddiaları ortaya atılınca, ben de bu şirketi ve Samsun'da işlettiği bir HES olup olmadığını merak ettim.
Samsun'da halen EÜAŞ tarafından işletilen Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu, Altınkaya ve Derbent HES'Lerinin yanı sıra Ladik Büyükkızoğlu ve Durucasu Hidroelektrik Santrali de bulunuyor. Bu santral ise EÜAŞ tarafından işletilirken 2012 yılında özelleştirilerek Met Duru Enerji tarafından işletilmeye başlanmıştı.
Samsun'da özel işletmeler tarafından işletilen diğer bir HES ise, Generji HES. Samsun'un Salıpazarı ilçesi sınırları içerisinde Terme Çayı’nın memba kollarından bir tanesi olan Karakuş Deresi üzerinde bulunan bu tesisin yanı sıra halen üretimde bulunan diğer bir HES ise Çarşamba Enerji Elektrik tarafından işletilen Yeşilırmak üzerindeki Çarşamba HES.
Yine Samsun'daki Kumköy HES'i ise Koç Holding iştiraklerinden Entek Elektrik Üretimi A.Ş. işletiyor. Kuyma HES ise Kuyma Elektrik tarafından Vezirköprü ilçesi sınırları içinde ve bu ilçenin güneyinde Büyükkale ile Almaalan arasında, eskilerin İstavloz çayı dedikleri Kuyma çayı üzerinde bulunuyor. Diğer bir HES ise Beşpınar HES. Ancak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), Vezirköprü ilçesinde kurulu bulunan Beşpınar Regülatörü ve HES'in da aralarında bulunduğu 40 şirkete ait elektrik lisansını 2017 yılında iptal etmişti. Şimdi durum nedir bilmiyorum.
Samsun'daki HES'ler şu anda bu şekilde. Bozkurt'ta o büyük felakete neden olduğu söylenen HES'i işleten firmaya ait bir hidroelektrik santraline rastlamadım. Belki daha önce lisans izni verilmişti. Sonra iptal edilmiş de olabilir.
Sonuç olarak; çok zor bir coğrafya ve zor bir ülkede yaşıyoruz.
Karadeniz'de her yıl sel olur, onlarca insan yaşamını yitirir, Allah 'mekanlarını cennet etsin' diyerek sorumluluğu üzerimizden atarız.
‘Takdiri ilahi’ diye geçiştiririz. Kendimizi böyle avutuyoruz! Yaşamımız da böyle geçiyor!
Dere yataklarına bina yapılmasına kim veya kimler izin veriyor? Yerel yönetimler mi devlet mi, ülkeyi yönetenler mi, kimse sorgulamaz.
Yine onlarca insan yaşamını yitirdi, onlarca insan kayıp. Alıştık artık ölümlere, efsunluyuz sanki.
Yaşamımız 'cek,-cak'larla geçiyor. Eskiler, yeniler, yani siyasetçiler, ortada top çeviriyor. Herkes birbirini suçluyor.
Ağzımızdan dökülen iki kelime ise;
"Takdir-i ilahi...!!!"
600 yıl önce Ergene Köprüsü'nü yapan Mimar Muslihiddin, bu durumumuzu görse ne derdi acaba?