Her şey geçer. Kapitalizm de geçer.
Etnik ve dinsel kavgalar, kırgınlıklar unutulur.
Çocukları, ulusal bayrakların, dinsel sembollerin olduğu, o ücretli kölelik çağlarını tanıtmak için müzelere götürür sınıf öğretmenleri…
Eski çağın barbarları olarak balmumundan heykelleri yapılır anımsanan beş on kapitalistin.
Sınırların nerelerden geçtiğini anımsayan belki beş on yaşlı, torunlarına masal niyetine anlatır sınırlı çağlarını insanlığın...
Kapitalistlerin evleri utanç müzesi olur belki. Metaların para karşılığı değişildiğini anlamak zor gelir yine de çocuklara...
Her 1 Mayıs İşçi Bayramı geldiğinde, işte yukarıda yazdığım bu düşleri kurarım ben...
Evet, bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı.
İşgücünden başka hiçbir sermayesi olmayan, alınteriyle ayakta duran, ailesini geçindiren, yaşamını sürdüren, üreten, var eden emeğin, emekçinin, çalışanın, işçinin günü yani.
Çalışma Bakanlığı’nın en son verilerine göre Türkiye'de 16 milyon 163 bin 54 işçi var. Ve bu işçilerin yüzde 14,42'sine denk gelen 2 milyon 330 bin 98'inin herhangi bir işçi sendikasına üyeliği bulunmuyor.
Bu rakama işsizleri de dahil ettiğimizde 30 milyona yakın kişinin hiçbir sendikaya üye olmadığını görüyoruz.
Türkiye'de taşeron sisteminin kaldırılması, 12 Eylül askeri cuntasından kalan iş yasalarının değiştirilmesi ve bu 30-35 milyon işçinin örgütlü hale gelmesi sağlanmadıkça Türkiye'de ileri demokrasiden ve insan haklarından bahsetmek olanaksızdır.
Türkiye'de sendikal ve sınıfsal mücadele birliğinin sağlanmasını öncelemeyen, bu amaç ve bu amaç için pratik adım atmayı, birincil amaç olarak seçmeyen her türlü demokrasi ve insan hakları adına kardeşlik adına atılan adım, sadece ötekileşmeyi derinleştirir.
Çünkü Türkiye'de insan olarak kalmamızın, kardeşleşmemizin, özgür ve demokratik bir ülkenin onurlu yurttaşları olmamızın, bazı temel değerlerimizi muhafaza edebilmemizin birincil koşulu emeğin örgütlenmesi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesidir.
Bu temel noktayı ihmal eden, görmezden gelen, geçiştiren sağcı da solcu da demokrat ya da insan hakları yanlısı sayılmaz.
O yüzden seçimlerden sonra oluşturacak yeni anayasada, sendikalaşmayı, dokunulmaz, temel bir birey ve insan hakkı olarak yazılması gerekir.30-35 milyon işçinin sendikalaşması mutlaka sağlanmalıdır.
Çünkü modern bir demokrasi ancak bununla mümkün olabilir. Bu konuda da hem yasal adımlar gerekli hem de teşvik edici ve destekleyici bir reformist parti yaklaşımı.
Evet, bugün 1 Mayıs…
Her şey geçer, kapitalizm de.
1 Mayıs, bu ücretli kölelik çağı içinde, mülksüz insanlığın, özgürlük düşüdür.
Metalar ve sermayenin küreselleşmesi ve özgürlüğü yerine, insanlığın küreselleşme ve özgürlüğünün geçeceğini bir kader gibi, bir özgürleşme imanı gibi mavi gezegene anımsatma günüdür 1 Mayıs.
Yaşasın emeğin yalansız, sömürüsüz, baskısız, insanca, masum bir uygarlık kurma düşü!