Ben şahsen bu CİA beslemesi FETÖ'nün 'altın nesil' palavrasına oldum olası inanmayanların başında gelirim. Bu köşeden de zaten çok yazı yazmıştım. Bu yapının ihanetini 15 Temmuz kalkışmasından sonra bu aziz millet çok acı bir şekilde yaşadı.
Bu 'altın nesil' yalanının başımıza ne belalar getirdiğini yaşayarak gördük; KPSS ve üniversite seçme sınavı sorularının çalınıp, FETÖ okullarında ve dersanelerinde eğitim görenlere servis edilerek, bunlarla hiçbir bağı olmayan çocuklarımızın geleceğinin çalınmasından, yine polis okulları ve askeri okullara yapılan sınavlarda da CİA Mehdisi Gülen ve ekibinin, bu ülkenin altını oymak için ne numalar çektiklerini, 'ne istedilerse verdik'ten sonra anlamıştık da 'Allah bizi affetsin' diye tövbe üzerine tövbeler etmiştik.
Tövbe ettik de ne oldu!
Bakın daha geçen gün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, TBMM Genel Kurulu'nda konuştu. Dedi ki, "Sizin 'tarikat-cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor."
Öyle bir açıklama ki neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Bu açıklama üzerine şimdiye kadar aylık ya da yıllık genel toplantılarından başka, bu ülkede olup bitenlere karşı fazlaca sesi duyulmayan Patronlar Kulübü TÜSİAD bile yazılı açıklama yapmak zorunda kaldı.
TÜSİAD açıklamasında, "Eğitim sisteminde çağdaş eğitimle bağdaşmayan konuların gündemde olmasının ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile uyuştuğunu söylemek mümkün değildir" denildi.
Hakikaten ya! Tövbeler üzerine tövbeler ettikten, bundan sonra uyanık olacağımıza dair yeminler ettikten sonra biz yeniden ve yine yeniden nasıl bu yabancı istihbarat örgütlerinin beslemesi 'tarikatları' gündemimize aldık, sempatiyle bakmaya başladık bir türlü anlam veremiyorum.
Bu ülke çok değil daha 2016 yılında CİA güdümlü FETÖ terör örgütü tarafından işgal edilmek istenmedi mi! 200'ün üzerinde vatandaşımız bu terör örgütüne direnirken canını feda etmedi mi. Ömer Halisdemir boşu boşuna mı şehit oldu?
Ergenekon kumpas davalarıyla bu ülkenin Atatürkçü subaylarını, hatta Genelkurmay Başkanı bile terörist diye cezaevine tıkmadılar mı bunlar?
Bu acı tecrübeleri hatırladığımızda cemaat ve tarikatlara eğitim sisteminde yer olmaması gerekirken, yeniden nasıl bu noktaya gelebildik. Sözde 'sivil toplum örgütü' görünümlü bu yapıları 'milli eğitim sistemi'mizin içine yeniden nasıl sokabildik?
FETÖ 40 'altın nesil yetiştiriyorum' diye bu milleti kandırmadı mı? Bizim konuşmamız gereken bunlar mıdır Allah aşkına. Üstelik ekonomi bu durumdayken.
Bakın Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu dün, yılın son faiz kararını da açıkladı. Buna göre politika faizi 250 baz puanlık artışla yüzde 40'tan 42,5 çıkarıldı.
Gıdım gıdım, gıdım gıdım derken 42.5'a kadar geldik nihayet. Keşke bu artışı, şirketleri koruyucu önlemleri önceden alarak, en başta yapsalardı da enflasyon daha önce düşseydi. 6 aydır bu pahalılığı niye yaşadık, o da ayrı bir tartışma konusu.
Bir de bu ülkede har dakika bir gerilim çıkmasa iyi olacak artık. Merkez Bankası'nın faiz artırma kararı aldığı dakikalarda Anayasa Mahkemesi de TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili avukatlarında ikinci kez yapılan başvuruda yine Gezi Davası'ndan verilen 18 yıllık makumiyet kararında 'hak ihlali' yapıldığına ikinci kez hükmetti.
Şimdi bununla ilgili ilgili yerel mahkemenin kararını bozması ve Can Atalay'ın tahliyesine karar vermesi gerekiyor. Ancak daha önceki ihlal kararında yerel mahkemenin bu kararı Yargıtay Ceza Dairesi'ne gönderdiği ve büyük bir yargı krizine neden olunduğunu hatırladığımızda, şimdiki yeni kararın nasıl bir seyir izleyeceğini doğrusu ben de merak ediyorum.
Sonuç olarak; Türkiye'de okullarda ve orduda tarikat ve cemaat yapılanmalarının sesleri yeniden duyulmaya başlanmış, Bakan Mehmet Şimşek ve ekibi ekonomiyi yoluna koymak için diyar diyar dolaşıp ellerinden geleni yapmaya çalışırken, üstüne üstlük ikinci bir yargı krizinin eşiğindeyiz. Sanki bir tenis maçı izliyormuşçasına kafalarımız bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyor.
Her şey zaten böylesine karışık bir haldeyken sosyal medya sayfama daha 20'li yaşlarındaki bir gencin, bir sokak röportajı videosu düşüyor. Diyor ki bu evladımız, "Bankalardan kredi çekip yurtdışına kaçma planları kuruyorum. Sence hayat var mı bu ülkede?"
Firmalar yatırımlarını başka ülkelere kaçırıyor, bu ülkenin doktorları, mühendisleri, teknik elemanları birer birer başka ülkelere kaçıyor, gençleri ardına bakmadan kaçacak delik arıyor.
Öylesine umutsuzum ki…