GÜN geçmiyor ki bir saldırı haberi okumayalım.
Sıcaklardan diyeceğim;
Öyle peş peşe sıcak havaları yaşamadık gibi…
İşsizlikten diyeceğim;
Sorsan kimse iş beğenmiyor…
Parasızlıktan diyeceğim;
Eh bu halk son seçimde parasızlığı, düşük maaşları umursamadı bile…
Ama lisanî münasiple derdini anlatamayanın başvurduğu yol;
Fiziksel şiddet!
Bu kentte, o şiddetin can aldığı saldırılar olmadı mı?
Bu kentte, doktor, sağlık görevlisinin kafası, gözü yarılmadı mı?
Ne oldu?
Ölen, öldüğü ile...
Yaralanan, yaşadığı travma ile kaldı.
O olay bitti,
Başkası vuku oldu.
Yani hastanın, doktorun olduğu yerlerde artık belli ki, bu olaylar eksik olmayacak.
Peki, doktorların olmadı yerlerde?
Bir arkadaşım anlattı;
‘İstanbul’da yeğeninin bir hastaneye götürmüşler.
Gittikleri doktordan randevu internetten alınmış.
Gelmişler doktora muayene olmuşlar ama hasta olan yanındakine demiş ki; “Bu internetten randevu aldığım doktor değil.”
Dönüp gelmişler doktor sekretaryasına…
Telefondan doktorun resmini gösterip, nerede olduğunu sormuşlar;
“Ameliyatta” cevabını almışlar.
Peki, muayene edip reçete yazan kimmiş dersiniz?
O servisin sivil görevlisi!
Olur mu böyle şey demeyin.
Rivayet odur ki bizim kentimizde de böyle şeyler oluyormuş!
Bana yan yan bakmayın!
Ben başkasının yalancısıyım.
Doktor taklitçileri deyince, olayı anlatan arkadaşım yeni yapılmakta olan şehir hastanesinden bahisle;
“Yakında bitecek ama orada görev yapacak yeterli sayıda doktor yok!” dedi.
Acaba şehir hastanesine gidenler kendine doktor süsü verenlerle mi muhatap olacak?
Böyle olacak diye kesin bir şey söyleyemem ama…
İddialara bakılırsa, kuvvetle muhtemel!