YAŞAMINI paylaşmadığınız insanların dramını bilemezsiniz.
Siz gülüp eğlenirken onların içinde kopan fırtınadan haberdar olduğunuzu iddia edemezsiniz.
En basit tanımıyla;
Baş ağrısını onu çeken bilir.
Öylesine cefakar, fedakar insanlar var ki şahit olmadan bilemiyor, anlayamıyorsunuz.
Tesadüfen gördüm onları…
Dün sabah aracımı yıkatmak üzere gittiğim serviste otururken, karşı apartmanın 1. katındaki balkonda nedensiz izledim bir süre…
Küçük bir çocuk ve bir anne.
Kadın çocuğu bir kucağına alıyor sonra bir an yere bırakıyor.
Çocuk ara sıra balkon camına tutunarak etrafı seyrediyor.
Uzun süre çocuğun titizlik yapıp uslu durmadığı için balkonda tutulduğunu zannettim.
Ama baktım ki anne çocuğu üçlü bir merdiven sistemi üzerinde önce yürütmeye çalışıyor sonra da yere indirerek ayaklarını yere basmasını sağlayıp adım attırmaya çalışıyor.
O zaman anladım ki küçük çocuğun önemli bir problemi var.
Kesinlikle uzman ellerde fizik tedavi görmesi gereken küçük annesinin itimamlı ellerinde evde tedavi görüyor bir nevi…
Düşünebiliyor musunuz o annenin her gün, gün boyunca bıkmadan, usanmadan, yüksünmeden çocuğunun ayaklarının üzerine sağlam basabilmesi için harcadığı çabayı…
O ne bitmez bilmek inançtır.
O nasıl bir sabırdır.
O nasıl bir bekleyiştir.
O nasıl bir kucaklayıştır.
Yüreği sevgi dolu olmayan bir insanın diyeceğim de, o yetmez!
Karşılıksız, sonsuz bir sevgiye sahip olmak gerek bunun için…
O da ancak bir anne de olabilir.
Onun sevgisi dünyaya bedeldir.
O bedelde asla ödenmez.