ÜLKEMİZDE bazı işleyişlerin tersine dönmesindeki en önemli karardır, Büyükşehir Belediye Yasası…
Kıstasları vardı.
O kriterlere kentlerin uyum sağlaması gerekiyordu.
Önce o kriterler delindi.
Zira ‘O kente oldu, biz niye olmuyoruz?’ diretmesiyle siyasetçiler işin içine girdi ve gereksiz bir şekilde büyükşehirlerin sayısı çoğaldı.
Oysa birçok şehir bu unvana sahip olmakla övünürken, aslında çok şey yitirdiler.
Önce köyleri…
Sonra köylüleri…
Hepsi mahalle oldu.
Köyler de köylüler de kentleşti.
Hal böyle olunca ekim yapılan araziler, arsalara dönüştü.
Maddi değerleri arttı.
Çoğu eski köylü tarlasını, evini satıp kente göçtü.
Tarlasını eken insan sayısı azaldı.
Sonuçta darbeyi ekonomi yedi.
Çünkü üretim azaldı.
Hep, ‘Köy, köy gibi. Köy yolu da köyü anımsatacak gibi olmalı’ derim.
İşte AK Parti’den ve milletvekilliğinden istifa eden Eşref Fakıbaba dün böyle söylüyordu;
‘Köyü ve köyleri kaybettik. Onları yeniden kazanmalıyız. Mahalleleri yeniden köye evrilmeli, Köy Hizmetlerini yeniden tesis etmeliyiz. Hatta Tarım Bakanlığı da Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmalı.’
Çünkü eskiden köy olmakla, köy hayatı yaşayan mahalle aynı şey değil.
Kent hayatının getirdiği mahallelilikle, köylüye tanınan imtiyazları kaybettiler.
Vergiler arttı.
Hayat pahalandı.
Kent hayatına uyum sağlamaya çalışan köylü zirai faaliyetleri terk etti.
Oysa bizim daha çok üretmeye…
Daha çok köylüye ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi köylüyü yeniden milletin efendisi yapmaya ihtiyacımız var.
Efendilik, onlara tanınan bir imtiyaz değil.
Yapacakları üretim ve ülke ekonomisine yapacakları katkı ile sahip olacakları bir ayrıcalık olacaktır.
Yani, aynı kafadayız Sayın Eşref Fakıbaba ile...
Bu ülkenin köylere, köylüye ve yeniden fabrika ayarlarına dönmeye ihtiyacı var.