BAŞLIĞI attığımda yüzüme hafiften bir gülümseme yayıldı.
Geçmişe, çok geçmişe gidip anılarımı tazeledim birden.
Kimler geldi, kimler geçti…
Ne anılar var bilemezsiniz.
Bir gün konunun muhatapları köşelerine çekildiğinde bir kitap haline getirebilirim diye düşünüyorum.
Özellikle yerel yönetimlere soyunan çok karakteristik ortak bir özellikleri var.
Seçim öncesi ve seçim sonrası davranışları o kadar birbirine benzer ki...
“Vefa”nın bir semt adı olarak anılıyor olmasında onlar inanın çok etkenler.
Davranışlarındaki bu imgesel kesişme yönetme anlayışlarına da yansıyor.
Önce idealizm devreye giriyor.
Sempati ve sevecenlik ilk günlerin vazgeçilmezleri…
Etraflarını saran yağdanlıklar ve menfaat grupları bu davranışlarının çok çabuk yozlaşmasına neden oluyor.
Seçim öncesi yakınlıkların yerini açılan mesafeler alıyor.
Sadece liderlerde mi?
Hayır elbette.
Koltuk işgal etmekten başka meziyeti olmayanların boyları bir karış uzuyor ve sonrasında kendilerini Kaf Dağı’nda görüp, tepeden bakma karakteristikleri gelişiyor.
Küçücük dünyalarının yerini, kendi etraflarında dönen bir dünya anlayışı alıyor.
Herkesi önlerinde ceket ilikleyecek ve gözlerinin içine bakacak gibi görmeye başlıyorlar.
Çok gördüm böylelerini…
Hayatımın her kesitinde de yeri, zamanı geldiğinde hak ettikleri dersi verdim.
Bunu niye söylüyorum?
Bugüne değin hiçbir yetki, makam sahibi ile ilişkilerimde bana ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, hiyerarşik düzeni çiğnememeye özen gösterdim.
Geçen gün başkanlarıyla böyle bir ilişkiye sahip olduğum bir belediyede, başkanlarıyla görüşmek için bu randevuları tanzim eden bir yetkiliyi aradım.
Kendimi tanıttım ve; “Kendimde ulaşabilirdim ama sizi çiğneyip geçmek istemedim. Lütfen beni uygun zamanında başkanla görüştürür müsünüz?”
Cevabı; “Bugün çok yoğun. Yarın meclis var. Perşembe günü ayarlarım” oldu.
Saati bildirmesini rica ederek telefonu kapattım.
Tabii ne arayan ne soran oldu.
Belli ki beyefendi lütfedip olumsuz cevabını verecek kadar beni kayda değer bulmadı.
Dedim ya, ben çok makam, koltuk sahibi gördüm.
Geldiler, gittiler.
Biz yine bu kentin abisi olarak kaldık Allah’ın izniyle...
Bu ilgisizliğin ve vurdumduymazlığın hesabı gün gelir sorulur elbette.
“Hangi belediye, kim” diye geçebilir aklınızdan.
Yazmasına yazardım da “Eşeğin hatırı yoksa sahibinin var” diye düşündüm…