DÜN spor salonunun önünde Bülent kardeşimle muhabbet ediyorum.
Kiralık, satılık ev baktım abi dedi.
Kiraların yanına yaklaşılmıyor, diyor.
1+1’ler 250-300 binden aşağı değil, 2+1 baksan ateş pahası…
2+1’lerin kirası 2 bin 500’e kadar gidiyor.
1+1’ler de ona uygun…
Kredi çeksem nasıl öderim diye düşünmüş ve vazgeçmiş.
Bunu diyen iyi, kötü işi ve birikimi olan biri.
Asıl konu öğrenciler…
Yüz binlerce öğrencinin konuklama sorunu en önemli problemleri.
Bir öngörüsüzlüğün neticesi olarak, üniversite kontenjan sayıları, kamuya ait yurtlar ve özel yurt kapasiteleri aylar öncesinden belli olmasına rağmen, hiçbir planlama yapılmamış olması öğrencilerin önünü tıkıyor ve çaresiz kılıyor.
İktidarın devlet eliyle yeterli yurt yapıp, yatak sayısına erişememesi öğrencileri tarikat yurtlarının kucağına itiyor.
Anne babalar da bunu istemiyor.
İşin doğrusu üniversite kampüslerinin için bu sorunun şimdiye kadar bu sorunun çözülmesi idi.
Ama başarılamadı, yapılamadı.
Senelerdir bu ihtiyaç gün gibi aşikârken bugüne kadar savsaklanması akıl alacak iş değil.
Hepimiz talebelik yaptık, zorluklarını biliriz.
Bugün özellikle büyükşehirlerde öğrencinin talep ettiği evlerin kiraları 5-6 bin liraya kadar yükselmiş durumda.
Birkaç öğrenci bir araya gelse dahi bu yükün altından kalkmaları mümkün değil.
Bizim zamanımızda bu kadar yokluk yoktu ama o zaman bile biz altı Samsunlu arkadaş beraber ev kiralamıştık.
Ama o günden bugüne köprülerin altından çok sular geçti.
Gelirler azaldı.
İmkanlar yoksunlaştı.
Devletin çözemediğini halkın bu günkü gücüyle çözmesi mümkün değilken bu işe çare üretmesi gerekenler, “Çözerim” diyenlere karşı çıkmaktan başka söyleyecek ve yapacak bir şey bulamıyor.
Bu çocuklar bizim.
Ve üniversite gençliği perişan, perişan olmasına da sesini duyuracak kimsesi yok gibi duruyor.