BUGÜN ülkenin gerçeği ne diye sorarsanız bir gazete manşetiyle yol açmak istiyorum: “On binlerce kişi pazar atıklarıyla geçiniyor.”
Siyasi söylemlere çok yer vermek istemiyorum ama maalesef gerçek bu.
Geçinemiyoruz…
Hayat standartlarımız gün geçtikçe aşağı doğru gidiyor.
Hayat boyu en önemli temennilerimizden biridir, “Allah kimseyi gördüğünden ayrı koymasın” deriz.
Gelirimiz ne olursa olsun geçmişi özlüyoruz.
Her şey para değil ama o yoksa huzur da yok.
Aile bağlarının güçlü kalması bile namerde muhtaç olmayacak gelire sahip olmaktan geçiyor.
Yeterli gelir olmayan ailelerde ne ahenk kalıyor, ne huzur.
Geçimsizlikler boy gösteriyor sonrasında.
Bunlar benim tespitlerim değil…
Önce ailenize, kendinize bir sorun, “Ne haldeyim?” diye.
Sonra etrafınızdaki işçi, memur, emeklilere…
Bakın neler diyecekler.
Herkes ay sonunu getirmek için hayat cambazlığına soyunmuş durumda.
Her şey ülkenin genel durumu ile eşdeğer.
Bakın Cumhurbaşkanımız bile ne diyor: “Yatırım olacak ki istihdam artsın.”
Yatırım olmayan bir ülkede yeni iş alanları olmaz ama iş alanlarının nüfusa oranla artmadığı yerde artacak olan işsizliktir.
Hal böyle olunca gününü, ayını, yılını işsiz, aşsız geçiren insan sayısı artacaktır.
Devlet vatandaşına sahip çıkmak, iş alanları yaratmak mecburiyetindedir.
Vatandaşta devletine bu nedenle güvenir.
Ama bakın devletin önemli bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı geçinme zorluğu içindeki vatandaşa ne öneriyor: “Ucuz ürün almak için pazara akşam gidin.”
Yani bu ülke vatandaşının gündüz pazar keyfi yapmak gibi bir lüksü yok diyor Diyanet…
Onun içinde akşam gidin diyor.
Neden akşam?
Çünkü gündüz ürünün iyileri satılıyor ve pahalı.
Akşam ise çürük, çarık kalıyor.
Ve Diyanet’te vatandaşına bunu layık görüyor.
Vatandaşın standartını yükseltmeye çalışmak yerine kimsenin yemediğini ye.
Çözüme bakar mısınız?
Yersen yani!