ÇOK şeylere şahit oldum ömrüm boyunca…
Çok şeyler yaşadım…
Mutluluklar…
Üzüntüler…
Talihsizlikler…
Sevinçler…
Hepsi insan yaşamının içinde olan şeyler.
Başınıza geldiğinde yadırgamayacağınız, çoğunlukla ‘Allah’tandır’ diyebileceğiniz türden hani.
Ders çıkartırsınız, çıkartmazsınız o, size kalmış bir şey.
Hayat dediğin bu işe…
Zamanla alışır insan.
Ama benim alışamadığım şeyler var.
İnsan davranışlarındaki değişkenlikler mesela…
Dün iyi, bugün kötü…
Dün yakın, bugün uzak…
Dün sevecen, bugün mesafeli…
Dün müşfik, bugün kibirli…
Değişime yatkın bünyelerde çok sık görebileceğimiz davranış şekillenmeleri…
Daha çok da yetkili bir makama geçiş şansı elde edenlerde şahit oluyoruz bu değişimlere…
Siyaset sahnesi de en önemli figür bu anlamda.
Sivil hayatta beraber yürüdüğüm çok arkadaşım, dostum diyebileceğim insan var siyasetin getirilerine ulaşan.
Bir başarı hikâyesi olarak yorumlanabilir hayatları adına…
Ya da hedefe ulaşmada büyük bir adım.
Ama her ne hikmetse siyasetin getirdiği yerde farklılaştılar.
Aslında değiştiler mi desem yoksa etraflarını saran şakşakçılara mı aldandılar, bilemiyorum.
Farklılaştılar dememin nedeni o!
Daha bir uzak…
Daha bir mesafeli…
Daha bir rahatsız edilmemek ister gibi bir duruşları oluyor.
Hissedebiliyorsunuz rahatlıkla…
Seslerini çok duyamıyorsunuz da davranışlarından hissedebiliyorsunuz.
Ama arkadaş, dost olarak hatırladığınız birinden gelen bu tür değişimleri yadırgıyorsunuz.
Çoğu kimse aldırış etmeyebilir.
Ama dostluğa ve geçmişe çok önem veren biri olarak böyle sıfatlarla nitelendirdiğim birini görünce, ben ederim.
Onun için zaman zaman ‘Acaba siyasete atılsaydım, bende değişir miydim’ diye sorarım kendi kendime…
Değişir miydim?
Yok, yok asla değişmezdim.
Hele de dost bildiklerime…