ÖNCELİKLE ilk turunu geçtiğimiz, 2. turunu ise 28 Mayıs’ta yaşayacağımız Cumhurbaşkanlığı Seçimi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu seçimlerde ülke halkı şahıslara yönelik bir seçim değil rejim kabulünü ön plana çıkartacak bir seçim yaşayacak.
Ya, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyecekler.
Ya da Parlamenter Sistem’in iyileştirilerek yeniden demokrasiye geçiş diyecekler.
Bu anlamda Milletvekilleri Seçimi’nin de yapıldığı ilk turda ülke halkı desteklediği partilere oyları çerçevesinde belli sayıda milletvekilini verdi.
Bu arada ittifakların öne çıkardıkları adaylar içinde tercihini kullandı.
Ama artık o seçim bitti.
Her şey yeniden başlıyor.
Bana sorarsanız her iki taraf; Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da bunun farkında.
Hem oylarını korumak istiyorlar.
Hem de karşı taraftan ve oy kullanmamış seçmenden ilave oy almak gayreti içine giriyorlar.
Çünkü bu seçim içinde milletvekillerini ve partilerinin olmadığı, rejimi belirleyecek bir seçim.
Ve ilk turda bunu yeterince fark edemeyen seçmen tercihini yenileyebilir ve değiştirebilir.
Benin elbette şahıs olarak bir tercihim var.
Ve bu tercih sadece beni ilgilendiriyor.
Özgürlükler üzerine kurduğum ve bugüne kadar sürdürdüğüm yaşam anlayışımı değiştirecek halim yok.
Ama benim tercihim üzerine sonuçlanmayacak bir seçim sonucunu da tu kaka olarak yorumlamak niyetimde yok, hakkımda yok.
Bu seçim Türkiye’de yapılıyor.
Seçime bu ülkenin evlatları katılıyor.
Sonucunda da bu ülkede yetişmiş ve bu ülke için çalışacağı umudunda olacağımız birileri seçiliyor.
Başka ülkelerden gelmedik.
Seçilecek olanlarda başka milliyete sahip değiller.
Bunu bilerek düşman kardeşler haline gelmemizi körükleyenlerin tuzaklarına düşmemiz gerekiyor.
Sonuç her ne olursa olsun.
Seçilenlerin hayat anlayışları ve Cumhuriyet Devleti anlayışına bakış açıları ve kabulleri her ne olursa olsun,
Bu ülkede değişmeyecek ve değiştirilemeyecek bir gerçek var;
Atatürk, Cumhuriyet ve Demokrasi gerçeği.
Seçimi kim kazanır, kim kaybeder bilemem ama bu gerçek asla değişmez!