ESKİ bir hikayedir.
En basit hali ile toplanamadıkları söylenir.
Genel durumlarına baktıklarında her ikisi de meyve olarak bilinir.
Ama tadı da başkadır.
Lafın gelişi tuzu da…
Aynı kategoride olmaları aynı özellikleri taşımaları anlamına gelmez.
Ki toplumun genel karakteristiğini yansıtmada model olarak kullanılabilirler.
Bakın şöyle bir sosyal medyaya…
Ya da alışkanlığınız varsa herhangi bir yerel gazeteye...
Çarpıklıkları hemen görecek ve fark edeceksiniz.
Fakir sayısı hızla artıyor bu kentte ülkenin genel durumuna paralel olarak.
Umutsuzluk bir yaşam biçimi haline geliyor.
Doğal olarak peşini çaresizlik süslüyor.
Samsun’da tükettikleri enerji bedelini ödeyemeyen aile sayısı hızla artıyormuş.
Bakın kaçak falan kullanmıyorlar.
Fakirleştikleri için ödeyemiyorlar.
Sosyal yardımlaşma vakıflarından, 40 ile 80 lira arasında değişen elektrik yardımı alan insan sayısı 10 bini geçmiş.
İçler acısı bir durum.
Gelin bir benzetme yapalım ve bu çaresiz insanları ‘Elmalar’ olarak niteleyelim.
Diğer taraftan 2014 seçimleri öncesi sinek avladıkları dükkanlardan bir yerlere gelenlerin 5 yıl içinde sebepsiz zenginleştiği iddia ediliyor.
“Yoksul ve muhtaç insanlar dava peşinde koşarken, onlar arpa peşindeydiler” diyorlar.
Dün üzerine takım elbise, gömlek alamayanların bugün giyim kuşamlarının nasıl değiştiğine akıl, sır ermiyormuş.
Herkesin geçmişinin bilindiği bu kentte dün kirada oturanların bugün rezidanslara sığmadığı gerçeği dillendiriliyor.
Bakın bunları da ‘Armut’ grubuna ekleyelim.
Bir zamanların TV dizileri ‘Zengin ve fakir ile Alttakiler-Üsttekiler’ gibi ayrışmış toplum.
Adı, insan.
Yaşadığı, hayat.
Biri elma…
Diğeri armut…
Sorsan hepsi meyve!
Biri ballı muzla beslenirken.
Diğerine düşen çürük ayva!