GEÇTİĞİMİZ günlerde halkımızın üzerine sağanak gibi yağan zamlara haklı olarak tepkiler yağıyor.
Bu tepkiler, seçim öncesi umutları tazeleyip, seçim sonrası ölçüyü kaçıran iktidara elbette…
Bakın iddialı söylemlere karşın ne faizi tutabildik.
Ne Karadeniz’den ve Gabar’dan çıkacak petrolü depolarımıza koyabildik!
Sadece bu mu?
Benzine zam…
Mazota zam…
Sadece bu iki zam bile iğneden ipliğe her kalemin aynı ölçüde zamlanmasına yetiyor da artıyor bile.
Ondan vazgeçtim…
Kiralara yüzde 25 sınırlaması getiren iktidar, piyasaya yansıyan yüzde 30-35’lerin izahını yapamıyor bile…
Büyük umutlarla yurt dışından transfer edilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomiye sunacağı sihirli formül bile elinde patladı.
Zira pandoranın kutusunda çıka çıka, o bildik zamlar çıktı.
Sebebini de deprem maliyetine bağlayıverdiler.
Artan eflansyona ezdirilmeyeceği iddia edilen emekli, işçi, memur ise aldıkları artışları, piyasaya intikal eden zamlar nedeniyle bir haftada tüketiverdi bile.
Bunlar yaşananlar…
Peki, seçim sonrası bunları yaşayacağımızı bilmiyor muyduk?
Bal gibi hepimizde biliyorduk.
Aylarca Merkez Bankası’nın el altından piyasaya sürdüğü dövizlerle frenlenen dolar ve euro, seçim sonrası piyasaya uyarak gaza bastı ve tahmin edilen değerlere ulaştı.
Aklı çalışan yatırımcılar zaten bunun böyle olacağını, seçim öncesi iktidarın bankaların döviz satışına getirdiği kotadan tahmin ediyordu.
Yani, sürpriz bir şey yoktu.
Ülkesini tanıyan…
Ekonominin halini az çok bilen her fert, bu sonucu tahmin edebilirdi.
Peki, iktidar değişseydi, durum fark eder miydi?
Yani kemer sıkma politikaları, peş peşe zamlar söz konusu olmaz mıydı?
Bence olurdu.
Nasıl olurdu?
İktidar enkaz bırakmış olurdu.
Ülkenin ekonomisinin toparlanması için dövizin gerçek kuruna ulaşması gereği savunulurdu.
Ve bunun piyasaya yansıması olarak ta, mecburen yapılan zamlar, siyasetin gelecek için sunduğu pembe tablolara rağmen yine böğrümüze otururdu.
Demem odur ki;
Ekonomi bu hale gelmişken iktidar, muhalefet fark etmezdi.
Sadece bahaneler değişik olurdu!
Ucuz bahanelerin ardına sığınmayı bırakıp, ülkenin gerçeklerine göre gelecekte refahı sağlayacak üretim politikaları uygulanmadan ulaşacak bir yerimizde,
Selamete çıkacak bir kapımızda olmayacak.