86 milyon vatandaşımızın yaşadığı bu güzel ülkemizde her ferdin aynı düşünmesini, aynı yaşamasını bekleyemeyiz.
Milliyetçi insanlarımız var.
Muhafazakarlarımız var.
Demokrat insanlarımız var.
Demokrat muhafazakarlarımız var.
Radikal gruplara dahil ve o yaşam düsturunu benimsemiş insanlarımız var.
Bu gruplardan herhangi birini yok saymamız mümkün değil.
Kendi yaşam anlayışlarına uygun siyasetçi profillerini ve tarzlarını seçip, peşinden gidiyorlar.
Bu yeni bir şey değil.
Yıllardır böyle.
Hiçbiri yabancı da değil.
Yakınlarımız…
Arkadaşlarımız…
Tanıdıklarımız…
Dostlarımız onlar.
Yani her biri, bizlerden biri.
Yok sayamayacağımız insanlar…
Ama insan doğasının gereği ayrı düşüncelere sahipler.
Öyle kalmaya da devam ediyorlar.
Siyaset onların kendi düşüncelerinden ayrılıp kendi düşünce tarafına odaklanmasını istiyor.
Bunu arzuladıkları ölçüde başardıklarını göremiyoruz da söyleyemiyoruz da…
Toplumun kör bir noktası var.
Eğitim…
Aslında eğitimsizlik!
Murakabe ve meseleleri birbirinden ayrıştırma, gerçekleri algılama olgusu bu.
Bu olgudan kopuk bir toplumu gerçeklere sevk etmek bir hayli zor.
Tabii herkes kendi gerçeğinden yola çıkarak, bu gerçeklere yandaş bulma çabasında.
Ama bugüne döndüğümüzde…
Ülke tablosu değişmediğine, değiştiremediğimize göre;
Gerçekleri, bu ülkenin gerçeklerini insanlarımız anlamıyor, diyemeyiz.
Hatayı kendimizde aramamız gerekiyor.
Çünkü o gerçekleri anlatamayanlar, biziz!