YARIN artık her şey bitiyor.
Türk vatandaşlarının tercihi ile 13. cumhurbaşkanı seçilecek.
Aylardır gündemimizi meşgul eden önemli bir konunun cevabı verilmiş olacak.
Bu seçim yüzünden inanın insanlar birbirlerinin yüzüne bakmaktan vazgeçip sırt döner oldular.
Tercih edilme yolunu sertlikten, ayrışmadan yana belleyenlerin tavırlarının bir sonucu bu…
İnsanları bu kadar germeye gerek var mıydı?
Ne seçimler yaşadık biz…
İçinde rahmetli Süleyman Demirel’in, Erdal İnönü’nün, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın olduğu seçimler…
Bir masanın etrafına toplanırlar, kendi siyasi düşünceleri ne emrediyorsa onu konuşurlardı.
Ne kadar ters düşerlerse düşsünler birbirlerine saygıda asla kusur etmezlerdi.
Parlamento konuşmaları, çekişmeleri de böyle olurdu.
Nükteler, takılmalar kırıla giderdi.
Seçim bitince de içlerinde siyasal olarak yenilenler olsa da devlet ayakta kalırdı.
İncinmezdi…
Tartışılmazlığı sürer olurdu.
Yakın geçmişimizdeki seçimlerle beraber bu seçimlerinde aynı atmosferde yaşanması bizler için tercih edilendi.
Ama seçimler süresince yan yana bile gelemediler.
İçlerinden biri kazanacak.
Demokrasiye inanan bizler de bu sonuca saygı duyacağız.
Kazanan ve taraftarları sevinecek mutlaka ama sağduyunun beklentisi;
Kazanan devletin olmasıydı.
Umarım seçimden sonra böyle olur.
Devlet kazanmadan başka birinin kazanmasının bir anlamı yok.
O ayakta kalmalı ve güçlü olmalı ki bizlerde o güçle ayakta kalalım.
Tüm bu düşüncelerle seçim gününe yaklaşırken, ‘Böyle bir süreç yaşadık mı?’ sorusuna;
‘Evet’ cevabı verecek kimse var mıdır, bilemiyorum.
Hepimiz, ‘Hayırlısıyla bitse de devlet de bizler de huzur bulsak’ diyoruz.