DAVA adamı olmak farklıdır.
Makam gözetmezsin…
Mevki beklemezsin…
Maddi kazanç hedeflemezsin…
Bir inanç uğruna…
Toplum menfaatine…
Halkın beklentilerine uygun bir adımdır, dava adamlığı…
Her daim halkın yanında…
Her zaman halk sevdasıyla…
Dünden bugüne halk desteğiyle dimdik durabilmektir; dava adamlığı.
Eğilip, bükülmeden…
Eteğinde dökecek taş biriktirmeden…
Kim ne der, diye düşünmeden...
Konuşup, yürüyebilmektir; dava adamlığı.
Kendine bol gelen bir ceketi muhafaza edebilmek için yalakalığa soyunmak değil.
İnanmadığını konuşmak, başkasının zurnasını üflemek.
Bir koltuk için ruhunu teslim etmek, hiç değildir; dava adamlığı.
Arkanı temiz tutamamışsan…
Yularını yoz ellere çoktan kaptırmışsan...
Bir koltuğu haysiyete, şerefe değişmeyi göze almışsan...
Senden ne olmaz?
Dava adamı olmaz!
Çıkar konuşursun boş boş!
Sahibinin sesi plak gibi döner durursun.
Kalbinin sesini değil emredilen savunursun.
Ama o savunduğun sahibinin çıkarı olur.
Ettiğin her kelime aslında döner seni vurur.
Dava adamlığını, halkın adamlığını çoktan yitirenlerin yoludur.
‘İnanmadığını savunmak.’
Savunurken samimiyetsizlik önce yüreğine, sonra yüzüne vurur.
İstersen dinleyenlere dön bir bak.
Hepsi gerçekten inanmış gibi durur.