KAPANMASI gerekiyor muydu, gerekmiyor muydu, çok tartışıldı.
Değişik fikirler, öngörüler çıkabilir bu tartışmadan.
Bugün ‘açılıyor’ anonsuna dört elle sarılanların Yusuf Ziya Yılmaz döneminde ‘kapatılması’ önerisine de aynı iştahla sarıldığını unutmayalım.
Kentlerin bazı dokuları vardır.
Hem kentin kimliğini hem de nostaljisini temsil eder.
Demem odur ki, “Bugünkü mağduriyeti Çiftlik Caddesi’ni kapatan iradeye yüklemek yerine o caddeyi yaşayanların kendi kararlarında aramaları” gerekir.
Çiftlik Caddesi Esnaf Birliği’nin, cadde konusunda üyelerinin fikrini kapsayan anket kararı herhalde herkesin hatırındadır.
Yani bugün ‘açılsın mı?’, dün ‘kapansın mı?’ diyenlere yapılan alkışlar aynı!
Ben caddenin tarihini yaşayan bir kişi olarak açık kalmasının daha uygun olmasını düşünenlerdendim.
Ama yöre insanının kapatılması fikrine irade koymasına da saygı gösterdim.
Onlarla çok oynamamak lazım.
Örneğin, “Cumhuriyet ve Saathane Meydanları bugünkü modernizasyon anlayışına uymuyor” diye kaldırmayı teklif edebilir miyiz?
Veya Müslüman bir ülkede yaşıyoruz diye Kilise’nin siluetinin kaybedilmesini düşünebilir miyiz?
Irmak Caddesi, bir dönem bodrumu şehir hapishanesi olarak kullanılan eski Hükümet Konağı’ndan vazgeçebilir miyiz?
Diyeceksiniz ki, “Biz nelerden vazgeçmedik!”
Örneğin;
Kefeli Sami Çiftliği’ndeki mesire alanından…
Büyük Plaj ve onun simgesi olan Çamlık’tan…
Köy Hizmetleri Korusu’ndan…
Hatta daha da ileri gidiyorum, “Altın gibi kumsallardan.”
Hepsi yeni gereksinimlerin bir tezahürü olarak görülebilir ama aranmıyor, ihtiyaç hissedilmiyor, denemez.
İşte yeniden bugüne geldiğimizde dün kapatılması fikri alkışlanan Çiftlik Caddesi bugün yeni bir ihtiyaçla trafiğe açılıyor.
Duyurusu da, trafiğe başlangıç noktası olan Şehir Kulübü’nde yapılarak…