AKARYAKIT zamları için feryat edenlere,
‘Neden böyle yapıyorsunuz’ diyemiyorum.
İnsanları daha doğrusu araç sahiplerinin önce keseleri sonra zihinleri yanıyor.
Ucu ucuna ekleyerek ay sonunu getirmeye çalışanlar, son zamlardan sonra artık tasarruflarını hangi noktada yoğunlaştıracaklarını şaşırdılar.
Bazı şeyler duyuyor ve okuyorum gelen her zamdan sonra sosyal medyada;
Gezmesinler!
Binmesinler!
Keyfi kullanmasınlar!
Azıcık verecek cevap bulamayınca da,
‘Senin telefonun ne marka’ safsataları…
Sana ne kardeşim benim telefonumdan…
Çalıştım, aldım.
Babam aldı.
Annem, kardeşim hediye etti.
Bugün bu ülkenin geldiği noktanın günahı benim sahip olduğum, kullandığım telefon mu?
Telefonu aldığımda dolar, 7 liraydı.
Bugün, 17 küsur.
Üretmiyorsak…
Dövize esir düşmüşsek, bunun günahı hayatta tek lüksüm ve sahip olmak istediğim telefon mu?
Bugün otobüs firmalarının şehirlerarası bilet ücretleri neredeyse uçak ile eşdeğer.
Seyahat eden dertli.
Seyahat firmaları dertli.
Araç sahibi dertli.
Akaryakıtı satan dertli.
Sonumuz ne olacak, ne belli!
Yahu mazot 30 lira.
Her pazar yüzünü göreyim diye kahvaltıya gittiğim annem diyor ki;
‘Oğlum kirli bir şeyin varsa buraya getir.’
Dedim ki aracım kilometrede 2 lira yakıyor.
Gidiş geliş neredeyse 40 lira.
Astarı yüzünden pahalı yani.
Arkasının kesilip, kesilmeyeceği zamlardan dolayı Allah’a sığındık da…
Bundan sonrası için ‘Kervan Devri’ başlar mı diye meraktayım gari!