SAYISI ne kadardır bilemiyorum.
Muhasebesini de tutmadım.
Ama sanırım bu kentte kovid-19 ile ilgili en çok yazanlardan biriyim.
Gerek gidişatla ilgili…
Gerek yetkili ağızların endişesini dile getiren…
Gerekse alınması gereken tedbirleri hatırlatan yazılardı bunlar.
Zira yaşanan durum, herhangi bir sıradan sıkıntı ile ilgili değil.
Tüm evreni kapsıyor.
Mikrobun girmediği ülke, tanışmadığı vücut kalmadı.
Şimdi birileri, “Ben hasta değilim. Hiçbir belirti de yok” diyebilir.
Ama kazın ayağı öyle değil.
Hastanede olmasanız da hastalık belirtileri göstermeseniz de…
Bu, hasta olmadığınız anlamına gelmiyor.
Siz bir sıkıntı çekmeseniz de potansiyel bir taşıyıcı olabilir ve mikrobu başkalarına bulaştırabilirsiniz.
İşte böyle bir tehlike mevcut kapımızda.
Ve tüm dünya ülkeleri bu illetle başa çıkabilmek, en azından bir aşı geliştirip gelecek nesiller koruma altına almak için büyük bir çaba ve yarış içindeler.
Tüm bunlar bize işin vahametini anlatmıyorsa daha ne anlatabilir?
Ya da ben veya benim gibi düşünüp, yazanlar halkı ikaz ve ikna edebilir?
Bazı sosyal medya hesaplarında mikrobun sürekli gelişme gösterdiğini ve yerel basına özellikle büyük görev düştüğünü yazıyor ve işe eğinilmesini istiyorlar.
İyi güzel de…
Adam okumuyorsa…
Yazılanı, çizileni dikkate almıyorsa...
Her gün ölen ve hastalıkla ilgili vaka sayısına aldırış etmiyorsa...
Hepsinden vazgeçtim…
Kendisini ve yakınlarının hayatını ve sağlığını düşünmüyorsa...
Ben akşama kadar yazıp, göbeğimi çatlatsam ne olur?
Adam “Her şey Allah’tan” deyip, ne sosyal mesafe tanıyor…
Ne maske ve hijyene dikkat ediyor…
Bu sorumsuzlara yerel basın ne yapsın?
Yaygın basın ve TV’ler ne yapsın?
Allah herkese akıl ve izan, biraz da sorumluluk versin demekten başka elden ne gelir ki?