HAYATIM boyunca ‘fikrim neyse, zikrim o olsun’ düsturu ile yürümeye çalışmış bir insanım.
Öyle öğrendim çünkü…
Menfaatim itibar kazanacak diye ve gücün yanında olmayı tercih etmedim.
Kişiliği, kimliği ve şahsiyeti paraya değişmedim.
Özgür olmayı, öyle kalmayı bir hayat doktrini olarak kabul ettim.
Ağzımdan çıkan her sözü, hayatın tüm kazanımlarına üstün kıldım.
Bu bir marifet değil.
Övünç kaynağı olacak davranış şekli de…
İnsan olmanın…
İtibarlı kalmanın…
Şahsiyetini yerlerde süründürmemenin tek ve en anlamı yoludur.
Bir genelleme yapıp, her sektörü, her kişiyi aynı kefeye koymam ama bazıların yükselmek ve yücelmenin yolunu saydıklarıma ters düşmekten geçtiğini sergilediği aşikar.
Düşünün bir fikir sahibisiniz.
Bir yol haritanız var.
Geleceğe dair toplum kabullerine değen, düşünce ve projeleriniz var.
Bu düşünce ve tavırların etrafında toplanan da yüz binlerce insan…
Size,
Düşüncelerinize,
Fikirlerinize,
Şahsiyetinize güvenen ve saygı duyan insanlar da bu yüzden peşinize düşüyor, sizi destekliyor.
Zannediyorlar ki her ahval ve şartta ortaya koyduğunuz fikirler için her şartta dik duracaksınız.
Tavır koyacaksınız.
İdealleriniz ve destekleyenler uğruna bir mücadele ortaya koyacaksınız.
Ama sonuçta ne oluyor?
Sizi öne çıkartanlar hala haysiyetlerinin, fikirlerinin ve düşüncelerinin peşindeyken siz tutuyor,
Kendinizi,
Söylediklerinizi unutuyor.
O güne kadar tüm bu kavramların aksini düşündüklerini söylediklerini iddia ettiğiniz camialarla beraber ve birlikte olacağınızı duyuruyorsunuz.
Bundan sonra size ve sizin gibi davrananlara kim inanır?
Sizin bir dava adamı olduğunuzu kim iddia edebilir?
Sayın Sinan Oğan’dan bahsediyorum.
Başlangıçtan beri bugün yüzünü döndüğü yerde olsa;
Fikirlerine saygı duyar, özgür tercihi, dünya düşüncesidir derdim.
Ama şimdi;
Sözleri sefalete koşarken,
İmajı yerlerde sürünüyor…