YILLARCA bu kentin de Atakum’un da içine ettiler.
Eş-dost, ahbap-çavuş ilişkileri imar anlamında yozlaşmanın önünü açtı.
Hatta yozlaşmada son perdeye gelindi.
Bilgisiz, görgüsüz beyinler bizi bugünlere mahkûm ettiler.
2 kat yetmedi, 3 kat.
3 yetmedi, 5.
Derken 7, 10, 15...
Ben başlattım siz durdurun.
Köyünde tarlasını, ineğini satanların belediye başkanı olduğu bir dönem yaşadık geçmişte...
Şehircilik anlayışından yoksun, imar nedir bilmeyen...
Bilmediği gibi tanımayan…
Tanımlayamadığı için yanında ihtisas sahibi bulundurmayanların sayesinde yıllar içinde betona gömüldük.
İnsan popülasyonunun bu kadar suni olarak ve plansız yoğunlaştırıldığı bölgelerde de sorunlar kendini göstermeye başladı.
Siteler yaptık diye övünenler neredeyse bir mahalle, bir kasaba nüfusunu peydahladılar.
Onlarla gelen kalabalık caddeleri doldurdu.
Asıl önemli olan ise, temel ihtiyaçlar sorun oluşturdu.
Artan nüfusa, su lazımdı.
Kanalizasyon lazımdı.
Yol lazımdı.
10-14 metrelik caddeleri bulvar zanneden beyinsizlerin ürettiği imar planları ve zaman içinde yapılan tadilatlarla kafalarındaki rant şehirciliğini geliştirdiler.
Bugün en ufak bir yağmurda yollar göle dönüyor.
Kanalizasyonlar taşıyor.
İnsanlar pislik içinde yüzüyor.
Apartmanların zemin ve bodrum katlarında sandallarla geziliyor.
Ne nüfusla alt yapı.
Ne de üst yapı örtüşüyor.
Bence eserinizle övünün!
Süslü makam odalarınızda gerdan kıvırıp, makam araçlarınızla padişah misali gezinirken bugüne gelişinizi gururla seyredin!
Sırf partilidir diye seçtikleriniz, bu kentin içine etti.
Liyakat nedir unuttunuz.
Belediyecilik ha keza, zaten bilmiyordunuz.
Hani boy boy resimler çektiriyorsunuz ya!
İşte şimdi tam zamanıdır.
Giyin çizmelerinizi su basan evlerde, çile çeken insanlarımızla da çektirin birer kare.
Nişanınız olur.