Hamas'ın 7 Ekim saldırısının ardından, İsrail'in adeta Gazze'ye katliam boyutuna ulaşan bombalamalarına karşılık Türkiye, Ortadoğu'da şimdiye kadar 'hamasi' söylemleri tercih etmedi, hep 'devlet aklı'yla hareket etti.
Ta ki önceki güne kadar.
Ankara'nın politikası şimdiye kadar Hamas'a değil ama Gazze halkına sahip çıkma ve iki tarafın sivil katliamlarına karşı durma şeklindeydi.
Hatta Ortadoğu'nun içine düştüğü ve her an 3. Dünya Savaşı'na dönüşme tedirginliği yaratan bu kaos ortamında, 'barış' ve çözümden yana olduğunu defalarca kez ortaya koydu.
Hatta Türkiye'deki Hamas üyelerinin de sessiz sedasız ülke dışına gönderildiği de Türkiye basınında yazılıp çizilmeye bile başlandı.
'Devlet aklı' politikası çok iyi gidiyordu. Dediğim gibi ta ki önceki güne kadar. Yani Hamas'ı 'terör örgütü' kabul etmeyip, 'ülkesi için savaşan bir kurtuluş ve mücahit grubu' olarak tanımlanana kadar…
Bu söylemin Türkiye'nin İsrail-Filistin meselesinde ateşkes ve barış görüşmelerinde arabulucu olarak rol oynaması ihtimalini, çok büyük zora soktuğu söylenebilir.
Başından beri 'devlet aklı'yla hareket eden Türkiye, bunca zaman sonra Hamas konusunda, neden bu kadar açık bir söylem geliştirdi.
Bu değişiklikte ABD'nin, Türkiye'ye yönelik 'dışlayıcı' tavrının oldukça etkili olduğunu düşünüyorum. CİA-FETÖ ikilisinin 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, yıldızımızın hiç barışmadığı Obama'nın eski Dışişleri Bakanı, şimdi ABD Başkanı Avrupa'da ve Ortadoğu'da pek çok ülke liderini Gazze meselesini görüşmek üzere bizzat telefonla aradı hatta fırsat bulduklarıyla yüz yüze görüştü. ABD Başkanı Joe Biden, bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ise hiç temasa geçmedi.
Daha da dikkat çekici olanı, Ortadoğu'da gidilmedik yer bırakmayan Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken, bölge turunda Türkiye'yi pas geçti. Bilinken'in Türkiye'yi kayda değer görmeyen tavrı her ne kadar Dışişleri cenahında "program uyuşmazlığı" ile açıklansa da AK Parti kanadında, bizzat hükümet sözcüsü tarafından 'diplomatik zafiyet' olarak görüldüğü belirtildi.
Öyle görünüyor ki Blinken'ın Ankara'ya gelmemesi, ABD açısından "diplomatik zafiyet" midir bilinmez, ama belli ki AK Parti içinde Washington'la ilişkiler konusunda bir "koordinasyon zafiyeti"nin olduğu bir gerçek.
İşte bu 'zafiyet' sorunu 28 Ekim'de düzenlenecek 'Büyük Filistin Mitingi' öncesinde -kendi tabanlarına- yönelik olarak 'Hamas terör örgütü değil' söylemini doğurmuş olabilir.
İsveç'in NATO üyeliğinin önünü açarak ABD ve Batılı NATO müttefiklere, Hamas üyelerini sessiz sedasız Türkiye'den göndererek de İsrail'e mesaj gönderilirken, ben hala arabuluculuk konusunda köprülerin yakılmadığı düşüncesindeyim. Ya da buna inanmak istiyorum.
Tekrar ediyorum; Türkiye, günlerdir Filistin'de oynanan küresel oyun'u ancak insanlığın yanında durarak bozabilecek tek ülkedir! Türkiye, 'devlet aklı'nı siyasi popülizme kurban etmemelidir!
ABD'ye rağmen, Ortadoğu'da barışın anahtarını elinde tutmalıdır...