Sanırım 15-16 yıl kadar önceydi. Samsun'un çok okunan yerel gazetelerinden birinde çalıştığım o günlerde, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun beni yanına çağırdı ve dedi ki: "Senden Samsun'un bütün mahallelerinde en az bir sayfada yer alacak şekilde, o mahallenin bütün sorunlarını vatandaşların dilinden aktaracağın bir yazı dizisi çalışması yapmanı istiyorum."
Zor bir işti. Ama o bir yıl boyunca Samsun'un dört büyük ilçesinde özellikle de merkezde hemen hemen bütün mahalleleri gezip, sorularını dile getirdiğim ve hala arşivimde duran muhteşem bir yazı dizisi çıkarmıştım. Hiç unutmuyorum foto muhabirim de Köksal abiydi.
O yıllarda özellikle bulvar üstü mahalleler olarak bilinen Unkapanı, Anadolu Mahallesi, Cedit, Kadifekale, Zeytinlik, Hastanebaşı, İlyasköy, doğu kanadında Canik'in Gaziosmanpaşa gibi mahallelerinde en büyük sorun; 'köşebaşındaki gençler'di.
Ben bu 'köşebaşı gençleri' sözünü yasaklı ve narkotik maddelerle birlikte düşünmenizi istiyorum. Çünkü sorun öylesine büyüktü ki, sıradan vatandaşlar bile hangi köşe başında yasaklı maddelerin satıldığını çok iyi biliyor, bize de bunları yazmak düşüyordu.
Hatta dönemin Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürü bile savcının talimatıyla benden Emniyet'e gelmemi rica etmiş, buralarda kimlerin satış yaptığı konusunda bilgi istemişti. Kibar bir dille 'ben gazeteciyim polis olan sizsiniz' diye hatırlatıp, şaşkınlıkla Emniyet'ten ayrılmıştım.
O günlerin üzerinden çok sular aktı. Ama Samsun'da bu yara ne yazık ki hiç kapanmadı. Narkotik polislerimizin, idealist bir şevkle yaptıkları bütün çalışmalara ve mücadeleye rağmen, Samsun'da bu narkotik maddelerin kullanımı ve ticareti konusunu ne yazık ki bir türlü çözemedik.
Hatta işin içine sentetik haplar ve daha başka ağır yasaklı maddeler bile girdi. Çok ciddi operasyonlar yapıldı ve yüzlerce zehir taciri yakalandı bu kentte.
CHP'nin İlkadım belediye Başkan adayı Murat Şenel'in "İlkadım’da uyuşturucuya savaş açıyoruz, gençlerimizin elini bırakmayacağız" sözlerini duyunca, yıllardır binlerce ailenin canını yakan bu meselenin hala gündemimizin birinci sırasımda üstelik İlkadım'da yine bulvar üstü mahallelerde yaşanıyor olmasından büyük bir üzüntü duydum.
Murat Şenel'in çok zor bir iş olmasına rağmen belediye başkanı seçilmesi halinde ilk önceliğinin bu mesele olacağını söylemesi hakikaten anlamlıydı. Çünkü o mahallelerde pırıl pırıl çocukların yasaklı maddeler yüzünden hayatlarını kaybettiklerini, çöp kutularının yanı başında cesetlerinin bulunduğunu, ana babaların nasıl büyük acılar yaşadıklarını gözlemlemiş bir gazeteci olarak Murat Şenel'in bu sözlerinin ne derece önemli olduğunu çok iyi biliyorum.
Üstelik bu meselede kamu kurumlarıyla sivil halkın el ele vererek, herkesin birbirine sımsıkı sarılarak, sadece torbacılara değil, uyuşturucu baronlarına karşı 'dişe diş mücadele etmeleri' gerektiğini düşünüyorum.
Ama bu mesele sadece mücadele etmekle de bitmiyor. Gençlerimizi köşebaşlarından kurtarmak yani, okula yönlendirmek, günün sonunda istihdam alanları yaratmak asıl mesele. Bunun yanında eğitici kurslar, spor aktiviteleri, sosyal projelerle de destekleyecek topyekün bir çalışma içerisinde olmamız gerekiyor.
Üstelik herkes uyanık olmak zorunda. Anne babaların yanı sıra, öğretmen, imam, cemaat, mahalle muhtarı ve tüm sivil halkın elini bizzat taşın altına koymasıyla bu zehir tacirlerini kentimizden tamamen atabilir, gençlerimize attıkları kancayı çıkartabiliriz.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek gözümüzün önündeki faciayı görmezden geliyorsak emin olun yarın bir gün, o yılan bizim kapımızın deliğinden de girecektir.
Bu zehir tacirlerinin çocuklarımızı öldürmelerine, geleceklerini mahvetmelerine daha ne zamana kadar tahammül edeceğiz!