Çocukluğumda her yıl temmuz ayını iple çekerdim. 1 Temmuz günü geldiğinde sadece ben değil Samsun'un bütün çocukları hatta ev hanımları dahi 'akşam olsa da fuara gitsek' diyerek, akşam işten dönecek olan eşlerinin, çocuklar da babalarının yolunu gözlerlerdi.
Kadının çalışma hayatında çok fazla yer bulamadığı yıllardı, o yüzden beylerin ve babaların yol gözlenirdi daha çok.
Sadece Samsunlular değil üstelik Trabzon, Ordu, Giresun, Amasya, Tokat…
Neredeyse tüm Karadeniz. Hepsi fuarı görme bahanesiyle şehre gelirlerdi.
31 Temmuz'a kadar açık kalan o bir ayda ayrıca firmaların malları getirilir, fuarda sergilenirdi. O bir aylık süreçte fuar, insanların gelip dolaştığı, gezdiği bir yaşam alanı olurdu.
Samsun Fuarı'nın bu derece ses getirmesinin ve heyecanla beklenmesinin diğer bir nedeni de sosyoekonomik nedenlere dayalıydı aslında.
Çünkü 1950-1960 yılları arası, Marshall yardımları sonrası tarımda makineleşmeye bağlı olarak kırsal alandan kent merkezlerine doğru yoğun göç hareketlerinin yaşandığı yıllardı.
Tarımda makineleşmenin getirdiği iç göçle birlikte köylerden gelenler, kent merkezinde kitlenin artmasına, Samsun Fuarı’nı ziyaret edebilme, sosyalleşebilme, eğlence gibi ihtiyaçlarını Samsun Fuarı üzerinden karşılayabilme olanağını da sağlamıştı.
Bunun yanında Samsun fuarında, Türkiye’nin endüstriyel, sanat ve zanaat ürünlerini teşhir etmek üzere kamu ve özel sektörden birçok firmaya, stant ve pavyonlar aracılığıyla temsil olanağı sunulur ve üretici ile tüketiciyi bir araya getirilirdi.
1970’lerde Türkiye’nin en önemli eğlence kültürünü oluşturan gazinolar, bu yıllarda Samsun Fuarı’nda da en revaçta olduğu yılları yaşardı. Fuardaki gazinolarda dönemin ünlü ses sanatçıları konserler verir, gece geç saatlere kadar eğlenilebilirdi. Kadınlar ve erkeklerin birlikte yemek yiyebildikleri, sohbet ve dans edebildikleri Samsun Fuarı, gelişen Türkiye'de yeni kültürel normların oluşmasında da büyük etki yaratmıştı.
Neco Gazinosu, Kısmet Gazinosu, Sedef Restoran, sirkler, sahil lokantası, Fayço Restoran, Küçük Ev Restoran en çok gidilen yerler arasındaydı.
Üstelik sadece zengin olanlar değil ekonomik durumu iyi olmayanlar da fuarda eğlenebilecekleri mekanları bulabiliyorlardı. Kadınlar gazinolara çoluk çocuğuyla gidip, kadınlar matinesinde eğlenebilirler, halka açık konserleri rahatlıkla izleyebilirlerdi. Çay içmek isteyenler ise çay bahçelerinde oturur, semaver çaylarını yudumlarlardı. Çocukların büyük bir heyecanla girmek için deli oldukları Akyol Lunapark'ı söylemeye sanırım gerek yok.
Ve sonra bu güzel rüya sona erdi. Önce 1980 darbesi öncesindeki iç savaş ve çatışma ortamı yüzünden, insanlar güvenlik endişesiyle fuara gitmeyi bıraktılar. Ekonomik krizler de bu terk edişte çok etkili oldu. Çocuğuna dondurma, balon alsa bütçesine dokunacak hale gelen bir ekonomik kriz yaşanıyordu evlerde. Eskiden her akşam gelinen fuara, son yıllara doğru belki de ayda bir gelinir oldu.
Fuara gelenlerin azalmasındaki en önemli etkenlerden biri de eğlence olarak televizyonlar çıkışı oldu. Televizyondan sonra artık sanatçıları orada gördükçe vatandaş da, Bülent Ersoy’u görmek için gazinoya gitmekten vazgeçti.
1980 yılında neoliberal politika izlenerek serbest piyasa ekonomisine geçilmesi ise, zaman içerisinde canlılığı azalan Samsun Fuarı'nın da zaten sonunu getirdi.
Temelinde kapitalizme hizmet eden politikaları barındıran 'neoliberalizm', kamusal mülklerin, hizmetlerin özelleştirilmesini ve metalaştırılmasını içerir. Bu dönemde özelleştirilen belediyeler ile ortaya çıkan rekabet sonucu belediyeler, geliri azalan fuar alanından elde edilen kârı artırmak için fuar alanı dönüşümünü gerekli gördü.
1993 yılında Yabancılar Pazarı’nın fuar alanına eklenmesi ile Samsun Fuarı bir daha açılmamak üzere kapanmıştı. Aslında 1992 yılında açılmış olan fuar, Samsun Fuarı’nın son açılışıydı.
CHP Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cevat Öncü'nün “Samsun Fuarı'nı geri getireceğiz” sözlerini duyunca işte tüm bunlar geçti dün aklımdan.
Daha önce başka siyasetçiler ve belediye başkan adayları da benzer sözler verdiler ancak bir türlü gerçekleştiremediler.
Oysaki Samsun Fuarı'nın o güzelim yıllarına geri dönebilmesi için, günümüzde çok daha fazla fırsatlar ve gerekçeler var. Her kentin kendi turizm fırsatlarını oluşturduğu bu yıllarda, üstelik iletişim, reklam ve tanıtım olanaklarının bu derece arttığı bir dönemde, nostaljisiyle, lunaparkıyla, gazinolarıyla, festivalleriyle eski Samsun Fuarı'nı günümüz konseptiyle yeniden canlandırmak ve kenti yeniden cazibe merkezi haline getirmek hiç de zor değil.
Çocukluğumuzda annelerimiz fuardan aldığımız uçan balonların kaçmasınlar diye, iplerini kollarımıza bağlarlardı. Samsun Fuarı da uçup giden, sonra da gökyüzünde kaybolan uçan balonlarımız gibi olmamalı, bu kentin hafızasından kaybolmamalıdır.
Samsun Fuarı yıllardır bu dönüşümü yapabilecek kahramanını bekliyor!