TOPLUMUN tüm kesimleri bir arayış içinde.
Herkesin kafası bir hayli karışık.
Herkes bir şeylerin değişmesi gerektiğini söylüyor ve umuyor ama nasıl olacağına bir türlü karar veremiyor ya da bilemiyor.
Yıllarca beraber çalıştığım inşaat kalfası bir kardeşimle yeni bir oluşum için beraberdik dün yine.
Siyasi rengini iyi bildiğim bir kardeşim…
İlk sözü durup dururken, “Bu iş böyle gitmeyecek abi ama kiminle düzelteceğiz” demek oldu.
Ben kişilerle konuşurken ne birilerini şahsen yerer, karalarım, ne de başka birini kişi olarak ön plana çıkartırım.
Benim yaptığım ülkemin koşullarını ve halk kesitlerinden edindiğim bulguları paylaşmak ve düze çıkışta toplumsal birlikteliğin ifadesi olabilecek düşünceleri paylaşmaktır.
O kardeşime de aynı şeyleri söyledim.
‘Mademki durumdan memnun değiliz, o zaman çare arayışlara ve toplumsal menfaatlerimizi gözetenlerin sunduğu reçeteye yüz dönmektir’ dedim.
Bakın mesela dün altı farklı siyasi görüşün üzerinde yüzde yüz uzlaşı sağladıkları ilkeler açıklandı.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün rehber ve geçerli olacağı yeni bir siyaset kültürü, bu uzlaşının ana teması.
Yasama-yürütme ve yargı çalışmalarının öncelik teşkil ettiği uzlaşısı da var ki bu konu 83 milyonu yakından ilgilendiriyor.
Ve en önemlisi şu.
Bende mesajlarımı hep bu tema üzerinden vermeye çalışıyorum;
Düşünülen ve uzlaşarak ortaya konulan çalışmanın amacı bir seçim kazanarak iktidarı devirmek değil. İktidara oy vermiş seçmenlerin de içerisinde yer aldığı bir Türkiye hayali…
Yani kişilerin kendi hayalleri üzerine kurulacak bir düzen ve ülke siyaseti değil, 83 milyon insanın beklentilerinin dikkate alınarak ortaya çıkacak bir sistem ve onun refaha götürebileceği bir ülke…
Yoksa bugün gelinen noktada, ‘Dayanın!’ demek hiçbir şeyi çözmüyor ve hiçbir şeye yetmiyor.
Zira böyle dediğinizde halk;
‘Dayanalım da nereye, ne zamana’ kadar diye soruyor.
Hepimiz huzuru özledik.
Hepimiz endişesiz bir geleceği hak ettiğimizi her ahvalde söyledik.
Gün kimseyi yerinden etme veya kimseyi baş tacı etme günü değildir.
Gün, 83 milyon insanı geleceğe güven duyabileceği, yıllar içerisinde kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir geleceğe kavuşturma günüdür.
Ve amaç bu güzel ülke ve bireyleri ise bu ülkü içerisinde ‘istisnasız’ herkes olmak mecburiyetindedir.