"Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez. Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu ne yaşayacak bir cumhuriyet ne de bir ülke bulamayacaksınız. Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek [adına] hayatıma son veriyorum."
Sevgili eşi Nilüfer ve aile üyelerine yazdığı bu son mektubun ardından Beylerbeyi'ndeki evinde 19 Aralık 2009 sabahı arkasında gözyaşlı bir aile bırakarak intihar etti Yarbay Ali Tatar…
Yarbay Ali Tatar'ı ölüme götüren savcı, Süleyman Pehlivan'dı; 5 Aralık 2009'da 'Amirallere Suikast' soruşturması kapsamında tutuklanmış ve Hasdal Askerî Cezaevi'ne gönderilmiş, tutukluluğuna yapılan itiraz sonucu da 16 Aralık'ta tahliye edilmişti.
Ama FETÖ kumpasına kurban edilen Ali Tatar'ın tahliye edilmesine FETÖ Savcısı Süleyman Pehlivan itiraz etti ve hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarıldı.
Suçsuz olduğu ve bir iftiraya maruz kaldığı halde yeniden cezaevine girmeyi gururuna ve onuruna yediremeyen Ali Tatar da yukarıda alıntıladığım o son cümlelerini yazarak, bu hayata veda etmeyi tercih etti.
Aradan 13 yıl sonra, dün, Yargıtay'dan Yarbay Ali Tatar’ın ailesinin Süleyman Pehlivan'a açtığı tazminat davasıyla ilgili karar çıktı.
Yargıtay, FETÖ hükümlüsü savcı Süleyman Pehlivan’a verilen 50 bin TL’lik tazminat cezasını onadı.
Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar dün sosyal medya hesabında kararı yorumlarken, "Yargıtay aldığı kararla sadece bizim haklılığımızı tescil etmekle kalmadı, aynı zamanda bir şekilde içine sızan ve 154 yıllık tarihine kara lekeler bırakan Süleyman Pehlivan gibilere karşı da tavrını belli etti. Umuyorum ki, halen yürüyen, yargıya sızmış diğer FETÖ'cü hakim savcı davalarında da aynı hukuki tavır gösterilsin ve bir daha hiçbir yargı mensubu, hukuku karşıtlarına karşı silah olarak kullanamasın; Anayasa ve kanunların dışına çıkamasın."
Yarbay Ali Tatar'ın ailesi ve sevenleri ölümünün 13. yılında yine mezarı başında olacaklar.
Ahmet Tatar'ın dediği gibi, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda hukuk eğilip bükülmemeli, siyasi çıkarlara konu edilmemelidir. Zaten bu nedenle Themis’in gözleri bağlıdır; doğruluğun ve gücün simgesi olarak elindeki kılıç ile adaleti sağlarken gözü kaymaması için.
Aksi olursa, bir gün gelir, o kılıç, adaletten şaşanların da, kumpasçının da, iftiracının da başını gövdesinden alır!