Latince'de bir söz vardır; “Fiat iustitia et pereat mundus” derler. ‘Dünya yıkılsa bile adalet yerini bulmalı’ anlamına gelir.
Bazıları şöyle de söylerler: “Fiat justitia ne pereat mundus.”
Yani; dünyanın yıkılmaması için adalet yerini bulmalı demektir.
Sizlere Latince dersi vermek değil elbette niyetim. Konuya nereden giriş yapacağımı bulmaya çalışıyorum. Çünkü öylesine can sıkıcı ve moral bozucu bir durum ki ne söylesem de 'hukukun üstünlüğü'nün, 'adalet'in ekmek gibi, su gibi, hava gibi her birimize gerekli olduğunu anlatabilsem diye düşünüyorum.
Hukukun üstünlüğü…
Bu can alıcı kavram temelinde iki önemli ilkeyi barındırır değerli okurlarım. Bunlardan ilki, yasalar karşısında herkesin eşit olduğu ilkesidir. Bunun anlamı şudur; Hiç kimseye, zümreye veya gruba, yasalar karşısında ayrıcalık tanınmaz.
İkincisi ise ‘idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine açık olacağı’ ilkesidir. Yani bu ilke, ülkeyi yönetme yetkisine sahip olanların aldıkları tüm kararların ve yaptıkları uygulamaların yargıdan muaf olamayacağını vurgular.
Sonuç olarak eğer bir devlet, bu ilkelere bağlıysa, ne koşulda olursa olsun bu ilkelerin yerine getirilmesinden asla vazgeçmiyorsa o devlet 'hukuk devleti'dir denilir.
Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir devlette ise 'demokrasi' olmaz. Bir ülkede hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukuku egemense, o ülkedeki demokrasi 'ahbap çavuş demokrasisi'dir.
Bir adım daha öteye gidelim, eğer bir ülkede 'ahbap çavuş demokrasisi' geçerliyse o ülkedeki ekonomik sistem de, 'ahbap çavuş ekonomisi'nden öteye gidemez. Böyle bir ekonominin geçerli olduğu ülkelerde ise bırakın yabancı yatırımcıyı, yerli yatırımcı bile yatırım yapmaz.
Şimdi bazıları, "Sermaye hukuka bakmaz, para kazanıp kazanmayacağına bakar" diyorlar. Diyelim ki onun bu dediği doğru olsun, ya siz? Siz nereye bakıyorsunuz. Bu ülkenin vatandaşı olarak, hukukun üstünlüğüne ihtiyacınız yok mu? Çok değer verdiğim bir yazar bu durum için, "Hukuk, misafir odası gibi bir şey değildir" diyor.
Hukuk ile ekonomi ilişkisini anlatırken, kimileri ise "Çin'de hukuk mu var da o kadar yabancı yatırım çekiyor?" diye konuşuyorlar. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Çin 97. sırada, Türkiye ise 117'nci sırada. Yani hukuk açısından küçümsediğiniz Çin bile, hukukun üstünlüğü sıralamasında bizden 20 sıra ileride. Bu mudur istediğiniz?
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi kararlarının hükümsüz kaldığı bir memlekete, yabancı sermaye gelmez beyler! Daha evvel gelen de ilk fırsatta uçup, gider.
Son dönemde Türkiye'deki yatırımlarını çeken uluslararası büyük firmaları inceleyin. Ne demek istediğimi de anlarsınız.
Benim korkum; asıl göçün bundan sonra başlaması! Keza iki gündür Gezi davasından tutuklu bulunan ve hakkındaki ceza Yargıtay’ca onanan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini konuşuyor bu ülke.
Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un şimdiye kadar okutmadığı Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararını, Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ okuttu. Hükmün okuması sırasında CHP, DEM Parti, Saadet Partisi ve TİP'li bazı milletvekilleri, Meclis Başkanlık Divanının önüne gelerek kararın okunmasını protesto etti.
Dünyada en tehlikeli şey 'kanun devleti' olmaktır. Kanunları uygulamadığınız sürece hiçbir işe yaramaz. Asıl olan 'hukuk devleti' olabilmektir. Çünkü hukuk devleti farklı düşünenlere karşı hoşgörülü olmayı gerektirir.
Sonuç olarak bugün bu köşede de, 'hukuku', 'hukukun üstünlüğü'nü, 'demokrasiyi, demokrasi-hukuk bağını ve adaletin önemini konuşmak zorunda kalıyoruz. Sahi neden konuşuyoruz bütün bunları?
Yoksa Avrupa'nın en büyük 'adalet sarayları'nı boşuna mı yaptık biz?