2006 yılıydı. Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası konularda 'daha çok' söz sahibi olmasını isteyen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin, "BRIC" grubunu kurdu. 2011 yılında ise Güney Afrika'nın da katılmasıyla grubun adı "BRICS" oldu.
O yıldan günümüze Çin ve Rusya’nın önderliğinde dünya ekonomisi üzerindeki etkisini giderek arttıran BRICS; her geçen yıl daha da genişledi. Ve Mısır, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve asla İran'la yan yana gelmesi bile düşünülemeyecek olan Suudi Arabistan'ı da kapsayacak şekilde 1 Ocak 2024’ten itibaren daha da büyüdü.
BRICS neden önemli?
BRICS ülkeleri arasında Çin ve Rusya gibi büyük dünya güçlerinin ya da Brezilya ve Güney Afrika gibi kendi kıtalarındaki büyük güçlerin olması zaten dikkatinizi çekmiştir sanırım.
İşin ekonomik boyutu daha da muazzam. BRICS ülkelerinin ekonomilerinin toplam büyüklüğü, tam tamına 28,5 trilyon dolar. Bu da dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 28'ine karşılık geliyor. Ayrıca BRICS ülkeleri dünyada ham petrolün yüzde 44'ünü üretiyor.
Çin'in, BRICS üzerinden gücünü ve nüfuzunu büyütmeye çalıştığını da uzmanlar net bir şekilde ifade ediyorlar.
BRICS'in asıl önemi ise, ticarette ABD doları kullanımından vazgeçme, Amerikan kontrolündeki Dünya Bankası benzeri bir yeni mali yapı kurma gibi amaçlarından kaynaklanıyor.
Ve meselenin asıl can alıcı boyutunu söyleyelim; sizce BRICS ile böylesine bir genişleme, hangi ülkenin çıkarlarını temelinden sarsar?
Yanıtınızı duyar gibiyim; tabii ki ABD.
Bu genişlemenin Ortadoğu'da Washington'un bölgesel çıkarlarına da tamamen ters olduğunu söylemeye sanırım gerek yok.
G-20 üyesi olan Türkiye henüz BIRCS'in üyesi değil. Ama Gazze meselesi büyüdükçe, ABD'nin koşulsuz İsrail desteğine yönelik küresel sorgulama da artıyor. Bu durum Türkiye'nin de yüzünü BRICS'e dönebileceğini akıllara getiriyor.
İşte bu noktada Avrupa Birliği'nin aniden Gümrük Birliği modernleştirme ya da vizesiz seyahat meselelerinden bahsetmeye başlamasını, ABD'den de sürece destek üzerine destek açıklaması yapılmasını bu yönden değerlendirmenizi öneririm.
İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin bu hafta Türkiye'ye yapması planlanan ancak İran'da 100'ün üzerinde vatandaşının hayatını kaybettiği bombalı saldırı nedeniyle ertelenen ziyaretini bu yönüyle de okumanızı öneririm.
Çin ve Rusya'nın Amerikan dolarının egemenliğine yani küresel ekonomi üzerindeki etkinliğinin sona ermesine yönelik bu girişimleri, ekonomi ve ticarette "yeni sistem" arayışlarını gösteriyor.
Ve bu yeni sistem arayışı, güvenlik alanında da kendini göstermeye başlar mı dersiniz. Tabii ki başlar. NATO'ya yönelik eleştiriler, uluslararası güvenlik alanındaki bu yeni eğilimlere işaret etmiyor mu sanıyorsunuz.
'Dünya 5'ten büyüktür' mottosunun, Türk Dışişleri'nin dilinden düşmediği hatırlanınca, hiçbir şeye 'olmaz' dememek gerek!