Tarih 17 Ağustos 1999…
Saat 03.02…
Büyük Marmara depreminde binlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı, öksüz-yetim çocuklar kaldı geride ve toparlanamayan bir ekonomi…
20 binin üzerinde insanımızın hayatını kaybettiği Marmara depreminde, deprem sahasında görevli genç bir muhabirdim.
Enkazdan sağ çıkartılan her bir insanımızı gördükçe duyduğumuz mutluluğu, evlatlarını, anne babalarını, kardeşlerini, yakınlarını kaybetmiş vatandaşlarımızın acılarını bugün gibi hatırlıyorum.
Evet, ben hatırlıyorum ama devlet olarak unutmuşuz maalesef.
Öyle olmasa daha 6 ay önce yaşadığımız Kahramanmaraş depremlerinde gördüğümüz gibi 50 binin üzerinde insanımızın enkaz altında ezilerek ölmeleri mümkün olur muydu?
Marmara Depremi'nden sonra yönetmeliklerimizi çıkarmıştık sözde. Ne oldu o kanunlara, kurallara…
“Deprem değil, yapı öldürür” gerçeğini bir kez daha çok büyük bedeller ödeyerek; canlarımızı yitirerek, yıkıcı şekilde görmüş olduk bir kez daha.
Altyapımızın o kadar güçlü olmadığını gördük. Hastaneler de yeni yapılmış binalar da çöktü çünkü.
Afet öncesi ve sonrası hazırlıkların, merkezi ve il bazlı yapıldığını, ayrıca yeterli olmadığını gördük. Bölgesel afet planı yapılmadığını gördük.
Çöken 10 yıllık, 5 yıllık binaların sorumlusu kimler? Sormayalım mı bu soruları?
Bilim insanlarının uyarıları niye dikkate alınmadı? Geliyorum diyen Maraş Depremi için devlet ne yaptı?
Marmara Depremi’nin 24'üncü yılında, ülkemiz bu yıl şubat ayında yaşadığımız Kahramanmaraş depremleri nedeniyle yine yaralı ve mahzun…
Yüreğimiz yanıyor…
İnsan hayatının her şeyden önemli ve her şeyden öncelikli olduğunu görmek için daha ne kadar afet yaşamamız, daha kaç depremde göçük altında ölmemiz gerekiyor!
***
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ortaöğretimle ilgili, "Yeni dönemde sınıf tekrarının mümkün olduğu bir süreç söz konusu olacak", devamsızlıkla ilgili de "önümüzdeki eğitim öğretim yılı sonunda çocuklarımız af ya da benzeri beklenti içerisinde olmasınlar" demiş.
Doğrusu da bu zaten. Orta ve lise eğitimi boyunca her dönem 3 yazılı en az 1 sözlüden geçmiş, 1 gün dahi devamsızlık yaptığında rapor alabilmek için doktor doktor dolaştırılmış bir sistemde yetişen bir birey olarak, eğitimde biran önce fabrika ayarlarına geri dönme zamanının gelip de geçmekte olduğunu söylemeliyim.
Bakın üniversiteye giriş sınavında sıfır çeken öğrenci sayısı:
2019’da 18 bin,
2020’de 15 bin,
2021’de 23 bin,
2022’de 96 bin,
2023’te ise 100 bin 510 oldu...
Sınıfta kalma ve baraj olmayınca sonuç bu! Oyalanacak vakit kalmadı. Biraz daha geç kalırsak yakamızdan paçamızdan cahillik akacak!