Geçen cuma günü Alo 182'yi aradığımda doğrusu 1 Ağustos'a randevu verdiklerinde bir hayli şaşırmıştım.
Demek ki Dahiliye Poliklinikleri'nden randevu almak kardiyoloji, göz hastalıkları ve diş hastalıklarına göre daha iyi durumda diye düşünmüştüm.
Düşünmez olaydım!
Randevu günüm olan dün sabah erkenden Samsun Eğitim Araştırma Hastanesi'nin yolunu tuttum. Randevu saatinden yarım saat önce Dahiliye Polikliniği'nin kapısındaydım. Tam randevumu onaylatmama gerek var mı diye kafamı içeri sokup soracaktım ki, 'Doktor yok' dediler.
Niye?
Grevdelermiş.
İyi ama kardeşim bu şimdi mi haber verilir? Randevumuza gitmediğimizde Sağlık Bakanlığı uyarı üstüne uyarı yapıyor. Doktorun grevde olduğunu niye haber vermiyorsunuz o zaman.
Benim gibi onlarca hasta da kapıda kalakaldı. Durumu daha acil olan mı dersiniz, sonucunu göstermek için gelen mi dersiniz, mide rahatsızlığından dolayı operasyon için gününü kesinleştirmek için doktorunu bekleyen mi dersiniz, Vezirköprü’den Çarşamba'dan gelen mi, yaşlı mı, engelli mi? Velhasıl doktor olmadığı için hepsi mağdur durumda. Hiçbirisi muayene olamıyor.
Hele de o doktor asistanlarının, kayıt görevlilerinin tavırları ne öyle Allah aşkına. Hepsi sanki küçük dağları ben yarattım havasında. Hastalara doğru dürüst bir açıklama yapmaları gerekirken, ağız, burun eğmeler, ters ters cevaplar vermeler...
Hele de bir hastaya yapılanları görünce şaşkınlıktan kalakaldım. Bakın anlatayım;
Başlangıçta greve katılacağı için doktorunun muayeneye hasta almayacağını söyleyen bir görevliye, randevusu olan bir hasta sözlü olarak tepki gösterdi. Bunu bize bildirmeniz ya da başka bir formül önermeniz lazım diye eleştirdi.
Vay sen misin bunu söyleyen, "Benim yapabileceğim bu. Bir derdiniz varsa doktora söyleyin. Sizin gibi ilkokul mezunlarına laf atmak zorunda mıyım?"
Hakaretlerin, yüksek sesle bağırmaların haddi hesabı yok. Neredeyse hastayı dövecek.
Hasta kendini korumaya çalışıyor,
Bununla da yetinmedi.
Sanki kendisine şiddet uygulanıyormuş gibi, avazı çıktığı kadar bağıran kendisi değilmiş gibi güvenliği çağırmaktan da geri durmadı.
Durum böyle olunca 4 tane güvenlik görevlisi birden adamın etrafını çevirmez mi? Neredeyse dövecekler.
Tam o sırada bizim doktorumuz da sağolsun lütfedip grev yapmaktan vazgeçmiş, odasına geri döndü.
Bu kez de tepki gösterdi diye, aynı hastayı 'seni muayene etmiyorum' diye kestirip atmaz mı?
Doktorun da hasta seçme hakkı varmış. Bu hakkını kullanıyormuş. Ya inanın öfkelenmemek mümkün değil...
Güvenlik görevlisi de bir yandan yine aynı hastaya çıkışıyor, "Yaaa gördün mü, doktora çemkirirsen sonun böyle olur!"
Ya durun bir dakika diyecek oluyorsun. Adam muayene olmak istiyordu. Kimseyi dövmedi, sövmedi. Bir çözüm bulun diye tepkisini dile getirdi. Çemkirmek ne, hasta seçme hakkı ne…
Gördüklerim, duyduklarım işte böyle şaşkına uğrattı beni dün.
Beni soracak olursanız...
Greve katılmayan başka bir doktora rica ettim. Sağolsun kendi kontenjanından kayıt açtırabildim.
Eee sonra. Muayene olabildim mi dersiniz?
Hayır efendim hayır. Ne gezer. Bu kez de reçetelerin yazıldığı sistem çökmüş, bu yüzden hasta alamıyorlarmış.
Velhasıl; Türkiye'de sağlık sisteminin ruhuna Fatiha okumalık hale gelmiş. Doktorlar ağır hasta yükü ve maddi koşullarının iyileştirilmemesinden dolayı greve gidiyorlar, onların asistanları, kayıt memurları 'büyük dağları ben havasında, hastaları azarlayıp duruyorlar, güvenlik görevlileri ağzını açanı kafakola almaya hazır.
Sağlıkta geldiğimiz nokta işte bu. Sağlık sistemi sağlığını kaybetmiş durumda!
Hani sağlıkta devrim yaptıklarını söylüyorlardı ya…
Millet eski sistemi mumla arıyor, ne devriminden bahsediyorsun!