Ekonomi uzmanlarının söylediği gibi son bir yıldır rekor üstüne rekor kıran ihracat, gittikçe daralıyor.
Ağustosta ithalat ve dış ticaret açığı aylık bazda rekor kırarken, ihracat ise en yüksek ağustos ihracatı olarak kayıtlara geçmişti.
Eylülde ise ihracat yüzde 9,2 artarken, ithalat da yüzde 41,5 yükseldi.
Derken ekim ayı verileri de dün açıklandı. İhracat (dışsatım) artış hızı yavaşlarken, ithalatın (dışalım) aynı hızla yükselmeye devam ettiğini görüyoruz.
Ekim ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3 gibi bir artış göstererek 21,3 milyar dolar oldu. Aynı dönemde ithalat ise 29,3 milyar dolar olarak gerçekleşti.
En kötüsü ise dış ticaret açığı. Açıklanan son rakamlarla Türkiye'nin dış ticaret açığı, ekimde yüzde 430 artışla 8 milyar dolara yükseldi.
Türkiye'de şu anda ithalatın ihracattan çok daha hızlı artmasının temel nedeni, enerji fiyatlarındaki artış.
Öyle ki ocak-ekim dönemindeki ithalat artışının yüzde 51’i enerji ithalatından kaynaklandı.
Öte yandan, son dönemde altın ithalatındaki yükseliş de, dış alımda yaşanan artışta etkili oldu. Toplam altın ithalatı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 198 artarak 15,2 milyar dolara yükseldi.
Dahası, paritenin dış ticaret rakamlarımız üzerindeki olumsuz etkileri de devam ediyor.
Parite nedir derseniz; bir ülkenin parası esas alınarak diğer ülke parasının bu esas alınan ülke parası karşısındaki değeri olarak tanımlanıyor.
Örneğin Euro: 3 TL Dolar: 2 TL ise, Euro-Dolar paritesi 3/2= 1,5 olur. Bu durumda, Dolar-Euro paritesi ise 2/3=0,66 olacaktır.
Bizim ise bu yılın ilk on ayında parite kaynaklı dış ticaret açığımız, 2,8 milyar dolar daha fazla oldu.
Durum ithalat açısından böyle, yukarıda da söylediğim gibi o çok övündüğümüz ihracatta (dış satım) olumsuz işaretler gelmeye başladı.
Neden?
Çünkü küresel ticaret daralıyor.
Şu anda küresel sistem, her taraftan yükselen bir enflasyon baskısı altında.
Bu nedenle ABD başta olmak üzere küresel sistemin baş aktörleri ardı ardına enflasyonu düşürmek için faiz artırımlarına gidiyorlar.
Görülen o ki önümüzdeki dönem enflasyonu düşürebilmek için faizlerin artmaya devam edeceği, talebin ve yatırımların kısılacağı ve doğal olarak büyüme hızlarının düşeceği bir dönem olacak.
Bütün bu sıkılaştırıcı politikalar dünyada talebi düşürürken, arzın aynı düzeyde kalması mümkün olmayacağına göre üretimde de düşüş yaşanması kaçınılmaz olacak.
Bizde durum ne mi olacak?
Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine misali, küresel ticaretin daraldığı bir ortamda 'büyüme' türküsünü çığırmaya, sakın ha faiz düşürdüğümüz için değil adı batasıca faiz yüzünden bir türlü düşmeyen, 6 ayda bir yapılan ama 2 ayda erimesine rağmen asgari ücret, memur ve emekli zamlarıyla halının altına süpürülen enflasyon canavarıyla, Don Kişot'un yel değirmenlerine saldırması gibi savaşmaya devam edeceğiz.
Önümüzdeki aylarda hepimize koronadan çok 'mutluluk' aşısı gerekecek gibi görünüyor. Bu derece yoksullaşma karşısında ruh sağlığımızı korumamız şart!