Bilen bilir bilmeyene de biz söyleyelim; herkesin enflasyonu farklıdır.
Herkes diyorsak zengin ile fakirleri anlayın siz.
Fakir, enflasyonu yani hayat pahalılığını daha fazla hisseder.
Çünkü hissedilen enflasyon tüketim alışkanlıkları ve gelir düzeyi ile yakından ilgilidir.
Örneğin yoksullar, gelirlerinin büyük bir kısmını gıda ve konut gibi zorunlu ihtiyaçlara ayırır.
Zenginlerde ise, gelir düzeyi arttıkça bu tip temel ihtiyaçların oranı azalır; giyim, ayakkabı, kültür, mobilya, eğlence gibi harcamaların payı artar.
İşte bu yüzden zengin ile yoksulun enflasyonu aynı değildir.
Örneğin geçen yıl sonu itibariyle yıllık enflasyon yüzde 64,7 olarak açıklandı.
Buna karşılık gıda fiyatlarındaki enflasyon yüzde 72'lerdeydi. Ulaştırma yüzde 77, sağlıktaki artış ise yüzde 80'i bulmuştu.
Bu durum; hani bir enflasyon sepetimiz var ya işte düşük gelirlilerin sepette yer alan harcama kalemlerinin fiyatları yüksek gelirlilerin sepetine göre oransal olarak daha fazla arttığı anlamına geliyor.
Diğer bir deyişle zengin ile yoksulun enflasyonu her geçen gün daha da farklılaşıyor.
Ünlü iktisatçılarımızdan Mahfi Eğilmez bu hafta bloğundaki yazısında bir başka soruna dikkati çekmiş. Türkiye'nin yüksek enflasyon çıkmazı sonrası "skimpflasyon" ve "shrinkflasyon" girdabına girdiğini yazmış.
Skimpflasyon, üreticinin ürünün kalitesini düşürmesi ve shrinkflasyon ise ürünün gramajının düşürülmesi anlamına geliyor.
Mahfi Eğilmez, özellikle gıda ürünlerinde yaşanan bu durumun nihai tüketici için büyük bir sorun teşkil ettiğine işaret ediyor.
Yani bütün bunların anlamı şu; düşük gelirliler bir taraftan enflasyonu daha fazla hissederlerken, diğer tarafta aldıkları ürünlerin kalitesi de bozulmuş.
Bu arada hatırlatayım; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıkladığı enflasyon verilerinin vatandaşlarca 2 kat daha yüksek hissedildiğini hesapladı.
TÜİK’in hesaplamalarına göre yüzde 64,7 olarak 2023 yılı tüketici enflasyonu vatandaşlarca yüzde 129,4 dolayında hissedilebiliyor.
Nihayet doğru veriyi tutturmuşlar!