Eskiden tahtacı Türkmenler, ağaçların bir canı olduğuna inanırlar, ağacı kesmeden önce şu duayı okurlarmış:
"Ormanın süsüydün
Ağacın hasıydın
Ademin beşiğinde
Kapımın eşiğinde sen varsın
Geçimim senden
Affını diliyorum
Ormanın tüm nimetlerine aşk ola"
Ağacı kestikten sonra da kesilen ağacın yerine daha fazlasını dikerlermiş.
Kaçınız biliyor bilmiyorum ama Türkler, bir zamanlar yani İslamiyet’e geçmeden önce Şamandılar.
Şaman inancına göre; evrende her şeyin bir ruhu, canı vardır. Dağlar, göller, ırmaklar, ormanlar canlı, ağaçlar kutsaldır. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler alemi bir bütündür.
Türkiye günlerdir Akbelen Ormanları'nda özel bir şirketin kömür çıkarabilmesi uğruna, yaşlı genç demeden oradaki yöre insanı başta olmak üzere, köylülere yardıma koşan çevrecilere yapılan baskıları izliyor.
Bakıyorsunuz, her zaman olduğu gibi sol muhalefet yine en ön safta. Amma velakin hani Türkiye'de yükselen değer milliyetçilik diyorlar ya işte o milliyetçiliği kendilerine yakıştıranlardan, hele de iktidarın küçük ortağından hiç ses seda yok.
Irmağının akışına öldükleri vatanın ırmakları kurutuluyor, uğruna ölümü göze aldıkları toprakları parsel parsel satılıyor, sermayenin çıkarı için ormanları, ovaları birer birer talan ediliyor, kesiliyor, biçiliyor ama 'Ölürüm Türkiye'm' diyenlerde tık yok.
Akbelen’de tomaları çıplak elle itenler, tazyikli suya, başlarına sıkılan gaza rağmen ağacı koruyanlar mı milliyetçi, yoksa sizler mi artık kafam karıştı.
Kilometrelerce insan zincirinde, parmakları kırılan, kafaları yarılan insanlar mı milliyetçi yoksa sizler mi aklım almıyor.
'Ölürüm Türkiye'm!" diyorsunuz ama haberiniz olsun Türkiye her geçen gün ölüyor. Askeri, sermayenin malına korucu etmişler, halkın karşısına dikmişler, bir de yetmiyormuş gibi bu kıyıma dur diyenleri hiçbir kanuna uymayacak şekilde fişledikleri için, bir milletvekili ellerindeki listeyi almak için peşlerinden koşuyor ama milliyetçi kardeşlerimizde yine ses yok.
Ben artık kendine milliyetçi diyenlere, dönün bir vicdanınızı yoklayın diyorum.
Milliyetçiliğiyle, Türklüğüyle övündüğünü bildiğim bir arkadaşım geçen gün sosyal medya sayfasında paylaşmış sıkıntısını. Yaşananlardan anlaşılan o da dertli ama direkt söyleyemiyor, diyor ki:
"Milliyetçi olup, milletini seveceksin ama işçiyi, emeği, hakkı, hukuku sevmeyeceksin!
Mümkün mü? Değil!
Milliyetçi olup, vatanı seveceksin ama ağacı, yeşili, ormanı, hayvanı sevmeyeceksin!
Mümkün mü? Değil!
Türk milliyetçiliği doğruya, “doğru” demektir.
Doğrunun da siyaseti olmaz!
Bu sınav dünyasını cennete çevirme çalışmıyorsan öte dünyada cennete gidebileceğini mi sanıyorsun!
Bu sınav dünyasını dünyevi hırsların uğruna cehenneme çeviriyorsan cennete gidebileceğini mi sanıyorsun!
Ulu Atalarımız ağacı keserken bile ağaçtan ve bütün ormandan özür dilerken, kesecekleri ağacın en yaşlısını seçip kesmeden önce de niyaz edip ormanın gönlünü almaya çalışırken, dünyevi hırsların uğruna cennete gidebileceğini mi sanıyorsun?
Yapılanların dinde yeri olmadığı gibi ancak kapitalizmde karşılığı vardır!"
İşte bunca gürültü patırtının nedenini en son cümleye saklamış.
Yapılanların tamamının tek bir nedeni var. Aman sermaye parasına para katsın, aman kapitalizm işini yürütsün!
Ne diyordu Karl Marks:
Kapitalizm; gölgesini satamadığı ağacı keser!