2011 yılında Suriye'de yaşanan siyasi gerilim ve iç savaş, bu bölgede radikal dini aşırılık yanlısı IŞİD terör örgütünün oluşmasına neden oldu. Böylece radikal Vahhabi hareketini temel taşı olarak gören DEAŞ terör örgütü, 'cihat' adı altında bir İslami hilafet kurmak amacıyla katliamlar gerçekleştirdi.
2011-2016 yılları arasında IŞİD ya da DEAŞ terör örgütünün en fazla zarar verdiği ülkelerin başında Türkiye yer aldı. İstanbul'da art arda düzenlenen bombalı saldırılarda üç yüzden fazla kişi hayatını kaybederken bin üç yüzden fazla kişi katledildi.
Bu saldırılara karşılık Türkiye, ABD öncülüğündeki koalisyonla ortak operasyonlara katıldı ve 2016 yılında Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusu ile iş birliği çerçevesinde Fırat Kalkanı askeri harekatı ile IŞİD'e çok ciddi bir darbe vurdu.
ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon, IŞİD’in Irak ve Suriye’deki gücünü büyük oranda bitirdiğini, 2017’de ise örgütü neredeyse tamamen yok ettiğini duyurmasına karşın aradan geçen 5 yılın ardından IŞİD saldırılarla yeniden gündemde.
Örneğin; 2020 yılında İstanbul'da terör örgütü IŞİD adına sansasyonel eylem gerçekleştirmek için keşifte bulunduğu belirlenen bir şüpheli bir otele düzenlenen operasyonda yakalandı.
Daha geçen ay eylem hazırlığındaki IŞİD'li 29 terörist ise, 2023 yılının Aralık ayında Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nce düzenlenen operasyonda yakalandı. Yakalananların 'Selman-ı Farisi Taburu' olarak adlandırılan DEAŞ terör örgütünün Türkiye’de oluşturmaya çalıştığı yapılanmayla bağlantılı örgüt mensupları olduğu ve İstanbul’da bulunan Yahudi ve Hristiyan ibadethanelerine yönelik keşif çalışmaları yürüttüklerinin anlaşıldığı Bakan Ali Yerlikaya tarafından açıklanmıştı.
İşte bu operasyondan bir ay sonra önceki gün İtalyan Santa Maria Katolik Kilisesi'nde pazar ayini sırasında silahlı saldırı gerçekleşti. Kısa bir süre içerisinde de DEAŞ'lı oldukları belirlenen 2 katil zanlısı yakalandı. Zanlılardan biri Tacikistanlı diğeri ise Rusya'dan.
IŞİD terör örgütü 2017'de liderlerinin öldürülmesinden bu yana dağıldı ama hala ses getirecek suikast eylemlerine yöneldiği biliniyor. Örgütün Türkiye'de Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu'nda da suikast planları yaptığı ortaya çıkarılmıştı.
IŞİD geçen yılın ocak ayında yani tam bir yıl önce Fırat’ın doğusunda yeniden, üstelik kapsamlı bir saldırı ile ortaya çıkmış, Haseke’deki cezaevini basmış ve burada tutulan yaklaşık 2 bin IŞİD’liyi serbest bırakmıştı.
ABD Fırat'ın doğusunda hala PYD-YPG ile birlikte hareket ederek IŞİD'i kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bunların derme çatma cezaevlerinde topluca tutulan bu IŞİD’liler, son saldırıda da görüldüğü gibi, IŞİD’in canlanması için ciddi potansiyel yaratıyor. Cezaevinde tutulan IŞİD’lilerin aileleri ise yine bölgede kurulmuş kamplarda, kötü koşullarda yaşıyorlar. Yaklaşık 70 bin kişinin bulunduğu ifade edilen bu kamplar, IŞİD ideolojisinin de yaşatılması ve canlandırılması için büyük imkan sağlıyor.
Türkiye yıllardır Fırat’ın doğusunda PKK uzantılı PYD-YPG ile yol yürüyen Washington yönetimini sürekli uyarıyor, kendisi de terörden beslenen bir oluşumla yol yürümenin, Suriye’ye istikrar getirmesinin mümkün olmadığını ABD’ye ısrarla anlatıyor ama bir türlü ikna edemiyor.
Ancak son olarak Santa Maria Katolik Kilisesi'ne yapılan silahlı saldırı, her durumda Türkiye'yi hedef alan IŞİD'le mücadelede, Türk Dışişleri'nin Washington yönetimine “PYD-YPG yerine NATO müttefikin olan benimle işbirliği yap, IŞİD’i gerçekten bitireyim” tezini daha çok ısrarla ve daha yüksek sesle söylemesi gerektiğini ortaya koyuyor!