Ünlü yazar Albert Camus’nün ‘Veba‘ romanı, Cezayir’in Oran kentinde çıkan bir veba salgını kurmacasını anlatır.
Romanda anlatılan salgında, kentteki ölü sayısı o kadar artar ki toplu halde gömülme işlemleri yapılır duruma gelinir.
Yakınlaşma, dokunma, kucaklaşma yasaktır.
Karantinaya alınan şehirden kaçmak isteyenler, bir kurşunla ölmeyi bile göze almış durumdadırlar.
İnsanlar, umutla umutsuzluk arasında bir yerde hastaneye mi yoksa kiliseye mi sığınacaklarına karar veremez haldedirler.
Son günlerde korona virüs salgınında yaşadığımız tablo, işte böyle ağır bir kurgusu olan 'Veba' romanını hatırlattı bana.
Günlük 30 binlere varan vakaların yanında, bir günde 150 kişiye dayanan ölüm haberleri, hangimizin psikolojisini bozmadı ki…
Gün geçmiyor ki bir ölüm haberi almayalım.
Her gün bir bir tanıdığımızın, dostumuzun, arkadaşımızın ölüm haberiyle sarsılır durumdayız.
Hani şair diyor ya, "Bakacaksın, benzemiyor. Gelen günler geçenlere" diye; şubat ayından bu yana da gerçekten de hiç benzemedi gelen günler geçen günlere.
Camus'nün Veba romanında bazı insanların, “Bana bulaşmaz” düşüncesiyle hareket etmesi de bugün yaşadıklarımızı hatırlatır bizlere.
Şubat ayından bu yana yaşadıklarımız, çaylı çaysız mitingler, düğünler, mevlitler, kongreler, toplantılar ve daha dün 30 binlere ulaşan vaka sayısı?
Oysaki oldukça netti; bir salgın varsa herkese bulaşır!
Umutsuz değiliz elbette.
Bugünler mutlaka geçecek.
Aşı çalışmaları hepimizi umutlandırdı. Bilim tarihinde bu kadar hızlı ve bu kadar güvenli aşılar belki de ilk kez bu dönemde üretildi.
Fakat asıl sormamız gereken bugünler geçtiğinde ne olacak?
Camus’un de Veba'da sorduğu gibi; 'insanlık için hala ümit var mı?'
Örneğin; bu salgın öncesinde bile kendi yarattığı bataklığın içinde çırpındıkça batan kapitalizm, dünya halkları ile canı istediği gibi oynayan küresel sermaye, canı istediği zaman krizler yaratmaya, canı istediği zaman piyasalarda suni yükselişler yapmaya devam edecek mi?
Para için hükümetler düşürmekten, madenlere ve petrole sahip olabilmek için böl-parçala-yönet stratejisi güden, piyasaları istediği gibi aşağı çekip, manüple edenlerden, zaten zar zor kazananların üç kuruşuna göz dikenlerden kurtulacak mıyız?
Bu yangın söndüğünde, 'insanın zamanı' başlayacak mı dersiniz.
Başlamalı derim;
Çünkü benim sorumluluğum; şerrin ehven-i şer kılığında dolaştığı bir dünyada; evvel 'beşer' demektir.