Önceki gün iki arkadaşımla oturduk sohbet ediyoruz; "Farkında mısınız" dedi biri; "Neredeyse sokaklarda yüzü gülen bir tek insan yok."
Diğer arkadaşım espriyle karışık cevabı yapıştırdı: İnsanlar mutsuz falan değil, sadece paraları yok.
Hakikaten parasızlık en büyük dert. Çünkü evden çıkmak parayla, yemek yedirmek parayla, çay kahve parayla, misafir almak, misafirliğe gitmek parayla. Para olmayınca bunları yapamıyor, her geçen gün yalnızlaşıyor, mutsuzlaşıyoruz.
Bir de her gün televizyonlarda, haberlerde izlediğiniz Filistin'deki insanların çaresizliğini, Rusya-Ukrayna savaşını ekleyin. İnsanda yüzünün güleceği hal mi kaldı? Olan bitenler herkesi iyice mutsuzlaştırdı.
Ahali de durum böyleyken Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan dün, yılın son enflasyon raporunu açıkladı. "Enflasyonla kararlı şekilde mücadele ediyoruz" dedi ama tıpkı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, 'sabırlı olun' demesi gibi o da “Yüksek ve oynak enflasyonu kontrol altına alma uzun ve zorlu süreç olacak” diyerek, açık sözlü konuştu.
Durum bu; ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ denilerek yüzde 8.5'lara kadar düşürülen, bütün iktisat kurallarını hiçe sayarcasına, ekonomistlerin tüm uyarılarına rağmen ısrarla sürdürülen uyduruk ekonomi politikası yüzünden patlatılan döviz kuru ve enflasyon ile birlikte başımıza neredeyse gelmeyen kalmadı.
Bakın enflasyondaki yangını söndürmek bir türlü mümkün olmuyor. Daha temmuz ayı toplantısında yılsonu için yüzde 58 olarak öngörülen enflasyon beklentisini, durum o kadar kötü ki dünkü toplantıda yüzde 65'e revize etmek zorunda kaldılar.
Enflasyonda durumun ne olacağı konusundaki öngörüler o kadar birbirine uzak ki, sadece 3 ay sonra enflasyon beklentisi Orta Vadeli Program'da öngörülen tahmine eşitlendi.
Aynı durum 2024 yılı enflasyon öngörüsü için de geçerli. 2024 için enflasyonun yüzde 33 olmasını bekliyorlardı ama yüzde 36'ya yükselttiler. 2025 yılı beklentisi ise yüzde 14 olarak paylaşıldı.
Enflasyonun yükselişinde ivme kaybı var diyorlar ama TÜİK verilerine olan çekinceleri hatırlarsak, ben bu gerileme işine bile kuşkuyla bakıyorum.
Bir taraftan Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, diğer taraftan İsrail'in Filistin'e yönelik artık insanlık dışına çıkmış olan bombalamaları, bunun karşılığında bütün dünya ülkelerindeki yüksek tansiyon, önümüzdeki sürecin Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu bir etki yaratacağı gibi bir his de uyandırmıyor bende.
Bütün bunların yanında yabancı yatırımcılar konusundaki dönüşler de hiç de beklendiği gibi değil. Böyle olması da bana göre beklenir bir durum.
Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda olumsuz uygulamaların olduğu, her gün bir gazetecinin tutuklandığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının bile uygulanmadığı, yapısal reform olarak yargı reformunun öncelenmediği bir durumda, yatırımcıyı bu ülkeye getirme konusunda ikna yollarınız da elbette daralır.
İnsanların yüzleri gülmüyormuş. Böyle bir dünyada gel de gül, gülebilirsen!