Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek diyor ki: “Yıllık cari dengede son iki ayda 7,3 milyar dolar iyileşme sağlandı. Program öngörülerimiz doğrultusunda bu iyileşmenin devamını bekliyoruz.”
Evet, sayın bakanın söylediği gibi yıllık cari dengede bir miktar iyileşme olduğu doğru. Ama bir miktar. Oysaki cari açık tarafında, tehlike hala devam ediyor.
Şöyle ki; Türkiye'nin 9 aylık cari açığı, 40,84 milyar dolara ulaşmış durumda. Yıllık cari açık ise 51,71 milyar dolar. Yani cari açıktaki artış, yüzde 31.3 seviyesinde.
'Bir miktar' iyileşme nereden kaynaklandı diye sorarsanız, 'turizm'den olduğunu hemen söyleyeyim.
Çünkü turizm gelirlerinde geçen yıla göre 500 milyon dolar seviyesinde artış var.
Asıl iyileşme ise altın ve enerjide. Bu iki kaleme ödediğimiz dövizdeki azalma doğal olarak ödemeler dengesinde de olumlu bir etki yarattı.
Yani aslında ekonominin ana gövdesinde cari açık açısından değişen bir şey yok.
Diğer taraftan bizim asıl yapmamız gereken ne; dış yatırımların ülkeye oluk oluk akması.
Bilenler bilir, sayın bakanımız ABD'den tutun da, Körfez ülkeleri, Avrupa, Japonya'sını bile bırakmadı. Evliya Çelebi gibi para bulabilmek için dört dönüyor. Küçümsediğimden falan değil, iyi yapıyor elbette. Çünkü bize yatırımcı lazım, sıcak para lazım.
Ama hala bu yönde hiçbir olumlu seyir yok. Bakın eylül ayında yabancıların getirdiği kaynak ne kadar? 2,36 milyar dolar gibi cılız bir seviyede.
Toplam dış kaynak girişi ise 5,79 milyar dolar. Bunun 3,24 milyar doları Türkiye'de yerleşiklerin sağladığı kaynak. Buna bankaların yurtdışı mevduatlarını 3,66 milyar dolar azaltmaları ve 1,63 milyar dolar dış kredi almalarının belirleyici bir katkısı var.
Felaket tellalı gibi davranmak değil niyetim ama eylül ayı itibarıyla ödemeler dengesi verileri sizin anlayacağınız sayın bakanın söylediği gibi 'iyimser' olmamızı teyit edecek durumda değil ne yazık ki.
Hele de önümüzün kış olduğunu hatırlayınca. Enerji ödemelerimizin rekor seviyeye ulaşacağını düşününce. Bir de üstüne üstlük yapısal reformlarda -benim yapısal reformdan anladığım hukukun üstünlüğü olduğunu altını çize çize belirtmem gerekiyor- hiçbir ilerleme olmayınca. Bütün hepsinin üzerine bir de Ortadoğu’da ortaya çıkan yeni krizini ekleyin!
Özetle dilimde tüy bitse de de sürekli söyleyeceğim; bizim en başta yapmamız gereken, Anayasa’nın gereklerinin yerine getirilmesi ve hukukun üstünlüğünün yaşama geçirilmesidir.
Yoksa Sayın Bakan ve ekibi ekonomide iyimser sözler söylemek dışında ve havanda su dövmekten başka bir şey yapamazlar!