Pandemi yasaklarının kalkmasıyla birlikte, toplumun çeşitli kesimleri sıkıntılarını, çözüm önerilerini ve tepkilerini daha yüksek sesle duyurabilmek için alanlara dolmaya başladılar.
Türk Eczacılar Birliği de dün, “Salgınla mücadele edebiliriz ama işsizlikle değil” diyerek Ankara Ulus'taki Atatürk Anıtı önündeydiler.
Her geçen gün sayısı artan eczacılık fakültelerine, buna bağlı olarak eczacılık mesleğinin işsizlik tehlikesi ile karşı karşı olduklarını belirterek, öğretim elemanı eksik ve altyapısı bilimsel çalışma yapmaya uygun olmadığı halde açılmış eczacılık fakültelerinin kapatılmasını istediler.
Şu anda Türkiye'de halen 57 eczacılık fakültesi var ve yıllardır açılan her yeni eczacılık fakültesi işsiz eczacı sayısını artırıyor.
Benzer bir çağrıyı daha bir kaç yıl önce Samsun'da eski Baro Başkanı Kerami Gürbüz de yapmıştı. Kerami Gürbüz de çok sayıda hukuk fakültesi açılmasının, hem kaliteli hukukçular yetişmesinde sıkıntı yarattığını hem de bu fakültelerden mezun olan binlerce avukatın işsiz kalmasına neden olduğunu belirterek, fakültelerin öğrenci alım kontenjanlarını düşürmeleri çağrısında bulunmuştu.
Aslında benim mesleğim için de benzer bir sorun artık kriz haline gelmiş durumda. Türkiye'de adım başı açılan İletişim Fakülteleri ve bu okullardan mezun olan binlerce genç ne yazık ki iş olanakları da son derece kısıtlı olduğu için her yıl 'işsiz üniversiteli'ler ordusuna katılıyorlar.
Bu sorunu çözebilmek için gündeme getirilen 'medya okur yazarlığı' dersinin zorunlu hal getirilerek, en azından bu bölümlerden mezun olan gençlerin eğitimci olarak okullarda görevlendirilmesi talebinde de hiçbir adım atılabilmiş değil.
Sadece eczacılar, avukatlar ya da iletişim mezunları da değil bu mantar gibi sayıları ve kontenjanları artan fakültelerden mezun olup da işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalanlar üstelik; atanamayan öğretmenler bu ülkenin yıllardır en büyük kanayan yarası.
Türkiye genç işsizliğinde OECD ortalamasının üzerinde. TÜİK verilerini göre ise 1 milyondan fazla üniversite mezunu işsiz var.
Üniversite mezunu bu gençlerin kimi kalifiye olmayan, eğitim ve yeteneklerini kullanamadıkları işlerde çalışıyor. Ailesinin desteği sayesinde bir süre daha çalışmak zorunda olmayan bazı gençler ise bir kamu kurumunda iş bulmaya çalışıyor. Kimisi ise yurt dışına gitme hayalleri kuruyor.
Bir ülke için en önemli tehlike, gençlerin geleceğe dair ümitlerinin kalmamasıdır.
Toplumsal huzur için çok önemli bir göstergedir istihdam.
Türkiye'nin işsizlikle mücadelede mutlaka yeni iş imkanları yaratacak bir hamle yapması lazım.
Üniversite binası yapmak yetmez, mezun gençleri geleceğini de garanti altına da almamız şart.
Aksi taktirde şu anda kartopu gibi büyüyen bu sorun, çok geçmez altında kalacağımız bir çığa dönüşür çünkü.