0smanlıyı kimse yıkmadı; Osmanlı kendi kendini yıktı. Yönetimi devşirmelere devretti, saraya yabancı kökenli cariyeler aldı.
İlimden koptu, İmam Maturidi anlayışından uzaklaştı, Yunus Emre’den, Hacı Bektaş Veli anlayışında ayrıldı ve yıkıldı.
Fatih ve Süleymaniye Sahnı Seman Medreselerinde önce felsefeyi, daha sonra da müspet(pozitif) bilimleri yasakladı.
Bunun sonunda da her şeyi yasaklayan, her şeye karşı çıkan Kadızadeler türedi.
Humbaracı Ahmet Paşa da, François Baron De Tott da, sonradan Müslüman oldular ve Osmanlı Ordusunun ıslahında büyük roller üstlendiler. Baron De Tott Mühendishane-i Bahri Hümayunu yani bugünkü teknik üniversiteyi kurdu.
İşin daha da ilginci Liman Von Sanders başkanlığındaki Alman Heyeti de 1978’de Türk Ordusu’nda görev aldı. Bizde hala İttihat Terakki ve Enver Paşaya mal edilir bu durum. Cemal Paşa, Talat Paşa ve maliye nazırı Cavit Bey İtilaf devletlerinin safında yer almak için çok uğraştılar ama onlar kabul etmedi. Çünkü onların niyeti Osmanlıyı batırmak, Osmanlı topraklarını ele geçirmekti.
Yeniden bilimden kopuyoruz, yeniden cahilliğe yelken açıyoruz. Üniversite sayısıyla övünüyoruz ama o üniversitelerin kalitesini görmüyoruz bir türlü, daha doğrusu görmek istemiyoruz. Sayıyla hava atmak mı yok kalitesizlikten utanmak mı gerek; birilerinin artık bir karar vermesi şart değil mi?
Cumhuriyeti kuranlar Osmanlıdan 300 küsur öğretim elemanı(profesör ve doçent), 400 civarında doktor ve sadece ve sadece 4 hemşire devralmışlardı. Üniversiteler kurdular, yurtdışına hem de Cumhuriyetin hemen 1 yıl sonrasında Avrupa gönderdiği öğrenciler daha sonra profesör olacak Sadi Irmak’a “sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz” diye yazacaktı.