Çürümeyi yazıyoruz son zamanlarda, hukuktaki çürümeyi, ahlaktaki çürümeyi, eğitimdeki çürümeyi.
Çürüyoruz, hem de çok büyük bir hızla.
Biz yalan konuşmazdık; artık yalan en sık başvurduğumuz bir yol, bir metot. “Allah Bir” derken bile samimiyetimiz sorgulanır oldu. Siyasetçilerimiz yalan söylüyor. Bir kısım devlet adamlarımızın huyu haline geldi. Yalan söylemeseler şaşırıyoruz.
Umre ya da haç ibadeti bir inanç gereği idi; artık çoğu ticaret uğruna yapılır oldu. Bir, beş, on defa umre yahut haç için gidenlerin kaçı ne için gidiyor? Bilen var mı acaba?
Her şey eğitimle başlıyor, eğitimle bitiyor.
Öğretmenlerimiz, başöğretmenlerimiz, müdürlerimiz var bizim. Sokağa çıktıklarında herkes bir kenara çekilir, saygıyla selamlardı. Hala görüştüğüm, ellerini saygıyla öptüğüm ortaokul öğretmenlerimiz vardır. Hala Ankara’da buluşur, hasret gideririz.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun rahmetli babası bizim hem okul müdürümüz hem de matematik öğretmenimizdi. O yıllarda Temel Karamollaoğlu Sümerbank bursuyla İngiltere’de, bir diğer öğrenci de Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünün bursuyla Avusturya’da okurdu.
O öğrencileri bize rahmetli 2-3 haftada bir öylesine bir gururla anlatırdı ki dile getirmek imkânsız.
Çürüme her yanımızı sardı.
Koku her tarafı kapladı.
Dayanabilirmiyiz bilmiyorum. İnşallah dayanırız.