Türkiye'nin yakın tarihinde en karanlık yıllar olarak görülen 1990'lar gibi, hafızalardan silinmeyen acı günlerin yaşandığı bir dönem daha var.
2015 yılı ve CİA-FETÖ'nün 15 Temmuz darbe kalkışması…
Özellikle de 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yaşanan o acı, kan ve gözyaşı dolu günler.
AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana ilk kez tek başına iktidar olma şansını yitirdiği tek seçimdi 7 Haziran seçimleri.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bütün koalisyon senaryolarına kapıyı ilk günden itibaren kapattığı bu süreçte, hükümet kurulamadığı için 1 Kasım'da yapılan yenileme seçimine gidildi.
146 günlük dönem…
AK Parti iktidarının yıllardır yürüttüğü 'çözüm' süreci bitti, cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırıları gerçekleşti.
Sadece Suruç ve Ankara'daki IŞİD saldırılarında 136 kişi katledildi, aynı süreçte 167 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Resmi açıklamalara göre, 453 PKK'lının öldürüldüğü o dönemde, çatışmalarda 106 sivil can verdi.
Hatırlamakta fayda var;
-7 Haziran'dan hemen önce, 5 Haziran'da Diyarbakır'da gerçekleştirilen HDP mitingine yönelik IŞİD'in düzenlediği bombalı saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi.
-20 Temmuz'da, Suruç'ta, Kobani'deki çocuklara oyuncak taşıyan gençlere yönelik IŞİD tarafından canlı bomba saldırısı düzenlendi. 34 kişi yaşamını yitirdi.
-22 Temmuz'da Ceylanpınar'da görevli iki polis, yaşadıkları evde, başlarından vurularak öldürüldü. PKK, eylemi önce üstlendi, daha sonra ilgisi olmadığını açıkladı. Ancak hâlâ tam olarak aydınlatılamayan, o dönem yakalanan tüm isimlerin yargılanıp beraat ettiği bu olay çözüm sürecinin sonu oldu.
-Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun imzasıyla 24 Temmuz'da PKK ve IŞİD'e yönelik operasyonlar başlatıldı. Operasyonlar, çözüm sürecinin resmen bittiği anlamına geliyordu. 26 Temmuz'da da PKK'dan "Ateşkes fiilen bitmiştir" açıklaması geldi. PKK'nın eyleminde bir binbaşı şehit düştü.
-29 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin artık yürütülemeyeceğini açıkladı. PKK saldırılarının başlamasıyla dört bir yandan şehit haberleri gelmeye başladı.
-Koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmayınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu dışında ikinci kez hükümeti kurma görevlendirmesi yapmadı ve 26 Ağustos'ta anayasa gereği yenileme seçimi yapılması kararı verdi.
-7 Eylül'de Dağlıca'daki saldırıda 16 asker, bir gün sonra Iğdır'daki saldırıda 13 polis yaşamını kaybetti.
Aynı gün, 8 Eylül'de ülke genelindeki HDP binalarına yönelik saldırılar gerçekleşti. Bu dönemde Davutoğlu'nun yaptığı, "Anketlerde yükseliyoruz" açıklaması büyük tartışma yarattı.
Ve 10 Ekim 2015!
Ankara'daki barış mitingine IŞİD iki canlı bombayla saldırı düzenledi. Ankara Garı önündeki bu saldırıda 102 vatandaşımız yaşamını yitirdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısıydı.
1 Kasım'da yenilenen seçimde ise, AK Parti yüzde 49 oya çıkarak 317 milletvekili ile tekrar tek başına iktidar oldu. Oy kaybeden HDP, barajı kılpayı aştı ve yüzde 10,7 aldı. MHP de oy kaybederek yüzde 11'e düştü. CHP'nin oyları ise yüzde 25'e çıktı.
Kan dökülen süreç seçimin ardından da devam etti.
1 Kasım seçiminden sonra Ocak 2016'da Sultanahmet'te IŞİD yabancı turistlere yönelik saldırı düzenledi. Şubat ayında Ankara Merasim Sokak'ta, PKK, askerlerin servis araçlarına bombalı saldırı düzenledi.
Mart ayında da Kızılay'daki otobüs duraklarına yönelik bombalı saldırı gerçekleştirildi.
Yine Mart'ta İstiklal Caddesi'nde IŞİD bombalı saldırı yaptı. Bunu Nisan'da Bursa'daki IŞİD saldırısı izledi.
2016'nın son bölümünde "hendek operasyonları" başlatıldı. Cizre, Sur, Yüksekova başta olmak üzere yerleşim yerlerindeki operasyonlar bir yıla yakın süre devam etti.
Bu süreçte, IŞİD'in "yerli ve milli unsurları" ile PKK eşzamanlı eylemlilik gösterdi.
Ceylanpınar olayı, 10 Ekim Ankara Gar katliamı, Suruç katliamı, HDP mitingi saldırısı halen aydınlatılmayı bekliyor. Asıl faillere ise asla ulaşılamadı.
Türkiye, bir yıl sonra 15 Temmuz darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı.
Bütün bunlar neden yaşandı?
Batı basınının Türkiye'deki CIA-FETÖ darbesinin başarıya ulaşamamasından duyduğu üzüntüyü hatırlarsanız neden bu acıların yaşandığını da çok daha iyi anlarsınız.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin Türkiye'ye ilişkin uygulama aşamasına gelinmişti de ondan.
Şimdi önümüzde yeni bir seçim süreci daha var. Ve hepimiz çok iyi biliyoruz ki çok önemli bir seçim.
Bu seçim öncesinde de emperyalizmin, komplo, suikast, toplumsal fay hatlarını provoke etme, psikolojik savaş, katliam gibi her yolu deneyerek hedefine ulaşmaya çalışacağı bir sürecin içerisinde olacağını tahmin etmek zor değil.
Mersin'de 26 Eylül'de polisevine yapılan terör saldırısına bir de bu açıdan bakmanızı öneririm.
Peki ne yapmalıyız?
Hem anti-emperyalist, hem demokrasi yanlısı bir tutum almalıyız. Emperyalizm, etnik kökenimize, dini inancımıza, siyasi görüşümüze bakmayacaktır hedefine ulaşmak için.
Ortadoğu ülkelerinde yapılanları hepimiz biliyoruz. Emperyalistlerin bizi bize karşı savaştırmalarına, kardeşi kardeşe kırdırmalarına izin vermeyelim.
10 Ekim 2015'te tam 7 yıl önce bugün IŞİD'in bombalı terör saldırısında yaşamını yitiren bütün vatandaşlarımızı rahmetle anarken, bu saldırının faillerinin cezalandırıldığı günleri de görmemizi diliyorum!