Dün 1 Kasım 2022’ydi.
Yazı Devrimi’nin yani Türk harflerinin kabulünün 94'üncü yıldönümünü kutladık!
94 yılın üzerinden halen Türk harflerinin kabulüne ilişkin yazı yazmamıza neden olanlar olduğunu bilmek, halen Latin alfabesine geçmemizin nedenlerini anlatıyor olmak inanılır gibi değil.
Öyle görünüyor ki çaresi yok; hala daha cumhuriyet devrimlerini hele ki dil devrimini ‘en sert kültür devrimi’ diye niteleyen ve ‘dilimizi yok etti’ suçlamasına kadar vardıranlar olduğu sürece anlatmaya devam edeceğiz.
"Bir insan topluluğunun oymak (kabile, aşiret) düzeyinden çıkıp ‘toplum’ olması, ‘ulus’ olması demektir. Bu da ancak gelişkin bir yazılı dille olanaklıdır. Bilimi, sanatı, felsefe ve töreyi, ahlakı, teknolojiyi kendi dilinden türeteceği terimlerle yapan, işleyen ve geliştiren, bu yolda yazılı ürünler verebilen bir halk, ulusal toplum olabilir."*
Türklerin tarih içinde birkaç köklü kültür değişimi dönemi yaşadığını biliyoruz. Bunlardan konumuzu doğrudan doğruya ilgilendirenlerden biri, Türklerin İslam dinine geçmeleri ve bu sırada Arap ve İran kültürlerinin derin etkisi altında kalmalarıdır.
İkincisi bütünsel bir özgürleşme, bağımsızlaşma ve böylece de uluslaşma devinimi niteliğinde olan Cumhuriyet Devrimleri dönemidir.
Her iki kültürel değişim döneminde de Türk halkı, dil ve yazı alanında temelli değişimler yaşamıştır.
Birincisinde dilini nerdeyse yitirecek ölçüde Arap ve İran kültürünün boyunduruğuna girmiş, Uygur abecesi olan yazısını da bırakarak, Türkçeyi doğru yazıp doğru okuma olanağı vermeyen, Arap yazısını almıştır.
Türkçemize uygun bir yazıdan yoksunluk eşliğinde geçen yüzyıllarda Türk ulusu, aklı inancın kılavuzu yapmayı öneren Hacı Bektaş, Yunus Emre çizgisindeki ozan geleneğinin çabalarına karşın, bilimden, sanat ve felsefeden yoksun kalmış, koyu bir bilgisizlik (cehalet) ve yobazlığın tutsağı olmaya sürüklenmiştir.
Cumhuriyet devrimleri döneminde ise hem Arap-İran, hem de Avrupa boyunduruğuna başkaldırıp hem kendi diline en uygun olan, hem de konuşulduğu gibi yazılan ve yazıldığı gibi okunan en gelişkin yazıyı özgürce arayıp bulmuş ve dilini yabancı diller boyunduruğundan kurtarmıştır.
Yazı ve dil devrimleriyle Türkçe yabancı diller boyunduruğundan kurtarıldığı gibi, eğitim birliği kurularak tüm yurttaşlar ve özellikle kız çocukları okur-yazar kılınabildiği için Türk dili bir bilim, sanat, teknoloji dili, yönetim, tüzeve yasa dili olabildi.
Halkın dili ile bilgin, sanatçı ve yöneticilerin dili arasındaki uçurum boyutlarındaki kopukluk sona erdirildi.
Sömürgeciliğin yenilerek, demokrasi, eğitim, bilim, uluslararası barış ve toptan kalkınmanın yollarını hem düşünsel, hem de eylemsel olarak göstermiş olan büyük insan, büyük önder Atatürk’ün yolunda olmanın kıvancı ile bu dil ve yazı devrimi yıldönümünde de onun anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
*Prof. Dr. Özer Ozankaya