Tarih 3 Temmuz 2012'ydi.
Canik ilçesinde gerçekleşen sel felaketi TOKİ Kuzey Yıldızı Konutları ve sanayi bölgesiyle, yeni açılan Samsun Ordu karayolu üzerinde bulunan LOVELET Alışveriş Merkezi’nde etkisini göstererek büyük bir felakete neden oldu.
Felaketin daha da büyümesinin nedenini ise o tarihte, korona virüs salgınında kaybettiğimiz merhum ESM Şube Başkanı Müşfik Veysel Erdoğan açıklamıştı.
Canik'te olası feyezanları engellemek üzere DSİ tarafından inşa edilmiş olan Yılanlıdere Tersip Bendi’nin gövdesinin yırtılmıştı ve bu durum yerleşim bölgesine gelen suyun şiddetini ve debisini arttırmıştı.
Erdoğan'ın yine o dönemde, DSİ'nin Yılanlıdere Tersip Bendi’nin inşasında teknik şartnamelere uygun bir imalat yapılmadığını, Yılanlıdere taş ocağı ile Samsun-Asarcık yoluna kestirme yol amacıyla tersip bendinin gövdesi üzerinden ulaşım sağlamak için dolu savak önüne yapılan yol dolgusunun, gövdenin yırtılmasına neden olduğunu söylemişti.
Sonuç olarak o büyük sel felaketinde aralarında çocukların da bulunduğu 11 vatandaşımız hayatını kaybetti.
İşte o günden bugüne kadar tam 11 yıl boyunca devam eden dava nihayet geçtiğimiz günlerde sonuçlandı.
Karar ne mi oldu?
Ne derenin yatağını değiştirenler, ne dere yatağına inşaat izni veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, ne dere yatağına inşaat yapan TOKİ yetkilileri ne TOKİ'nin -1 koduna oturma izni verenler, ne derenin üstü kapatılarak ve beton dökülerek AVM yapılmasına izin veren imza atan onay veren belediye meclis üyeleri ne de felaketin daha da büyümesine neden olan tersip bendinin gövdesinin yırtılmasıyla ilgili DSİ yetkilileri dahil hiç ama hiç kimse suçlu bulunmadı.
Ne acı değil mi?
11 kişi öldü ama mahkeme yaşanan sel felaketinde, kimseyi 'kusurlu' bulmadı.
Ölenler öldüğüyle kaldı.
Vicdan nerede adalet nerede!
***
Özel okul temsilcileri dert küpü. Sıkıntılarını anlatmak için önceki gün TSO'daydılar.
Maliyetleri ciddi oranda arttığı için, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı özel okul ücretlerinin sorunu çözmediğini, mevcut ekonomik şartlar altında ciddi sıkıntı yaşadıklarını, birçok özel okulun gelir-gider dengesinin bozulduğunu söylüyorlar. Bu noktada Ocak ayı itibariyle, erken kayıt sürecinin başlayacak olması sebebiyle, kurumların gelen maliyet artışlarını karşılayabilecek bir ücret artışına ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar.
İkinci talepleri ise 2023 yılı itibariyle EYT kapsamında emeklilik talebinde bulunacak öğretmen kadrolarının, devam eden sözleşme sürelerinin sonuna kadar hizmetlerinin devamı konusunda bir düzenlemeye ihtiyaç duyulması. EYT kapsamında emeklilik talepleri ile beraber, doğacak tazminat talepleri kurumların bütçelerinde ciddi sıkıntı çıkaracağını ifade eden özel okul temsilcileri, bu çerçevede sektörel bir kredi paketinin varlığına ihtiyaç duyduklarını vurguluyorlar.
Bu noktada emekli olacak öğretmenlerden boşalacak kadrolar, önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Öğretmenlerin özel okullara atanmasının önünün açılmasını isteyen sektör temsilcileri, mali krizlerin atlatılması ve istihdamın korunması amacı ile sektörel bazda, başta SGK teşviki olmak üzere çeşitli teşviklere de ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar.
Diğer bir önemli talepleri ise öğretmenlerin atanmalarıyla. İlköğretim matematik, fen bilgisi, Türkçe, sosyal bilgiler alanlarından mezun öğretmenlerin bir sertifika programı ile özel okullara da sınıf öğretmeni olarak atanabilmelerinin önünün açılmasını istiyorlar. Böyle bir düzenleme hem özel okullarının öğretmen açığının kapatılmasını sağlayacaktır hem de yıllardır kanayan bir yara olan atama bekleyen öğretmenlerin mesleklerini yapabilir hale gelmelerine olanak sağlayacaktır.