Yıl 4 Kasım 1963.
‘Aşağıda yolcu kalmasın’ nidaları…
Analar babalar evlatlarını, kadınlar kocalarını, çocuklar babalarını yolluyor gurbete.
Sıra sıra tahta bavullar. Birbirlerine sarılıp ağlaşanlar. Ve kara trenin düdüğü.
İstikamet Münih.
Almanya acı vatan.
Kaç kuşak kaybedildi, bugünlere gelinceye değin.
Uyum, dil sorunu, kültür farkı bir yana en yakıcı olanı vatan, memleket hasreti.
Öykülere, şiirlere, romanlara, filmlere yansıdı, Alamancı Türklerin hikayeleri…
Gurbette en kötüsü aşağılanma, hor görülme, hatta katledilmeydi.
Kaçınız hatırlıyor bilmiyorum Almanya'da, 29 yıl önce aynı aileden 5 kişinin ırkçı saldırıda hayatını kaybettiği Solingen faciasını…
Aşırı sağcı 4 Alman tarafından kundaklanan evde, ailesinden 5 kişiyi kaybetti Mevlüde anne.
Takvimler 29 Mayıs 1993'ü gösteriyordu. 6 ailenin oturduğu Genç çiftine ait 3 katlı ev, ırkçılar tarafından kundaklandı.
Yangında evde bulunan yaşları 5 ila 28 arasında değişen Genç ailesinin 5 ferdi hayatını kaybetti.
Gürsün İnce, Hatice Genç, Hülya Genç, Saime Genç ve Gülüstan Öztürk facianın kurbanları oldu. Olayın faili olarak ırkçı 4 neonazi yakalandı. Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde yargılanıp hapis cezalarına çarptırıldılar. Facianın failleri 15 yıl içerisinde serbest kaldı.
Mevlüde anne çok değil daha bir kaç ay önce anlatmıştı bir gazeteciye yaşadığı acıyı; “O geceki olaylar hiç aklımdan, kalbimden çıkmıyor. Hiç unutamıyorum o geceki çığlıklarımı."
Yangın sonrası yıkılan evin yerine, hayatlarını kaybedenleri simgeleyen 5 kestane ağacı dikildi.
Solingen yangınından hemen sonra, kapı zillerindeki Türkçe isimlerin silinmesi, balkonlarda "kundaklanırsak, bari söndürecek suyumuz olsun" diye hazır tutulan su dolu kovalar, damacanalar, pencere kenarlarında hazır bulundurulan ve o tarihlerde karaborsaya bile düşen ip merdivenler…
Dahası o günden bu yana hiç dinmeyen o "kundaklamalar yine başlar mı?" endişesi ve bu endişeyi zaman zaman boğma aşamasına gelen "biz buradayız, kalıcıyız, hem de kendimiz gibi kalmaya yeminliyiz" tarzı duyguları da içinde barındıran öfke atakları…
Derken dün internet sitelerine düşen o haber. Almanya tarihinin en utanç verici katliamlarından biri olarak tarihe geçen Solingen katliamında 5 evladını yitiren Mevlüde anne 80 yaşında vefat etti.
Irkçılığın, yabancı düşmanlığının tarihe geçmiş en dramatik olanlarından Solingen katliamı yüzünden ömrünü acılar içerisinde geçiren Mevlüde anne, hiçbir zaman 'kin, nefret' dolu sözlere sarılmadı, 'intikam' naraları atmadı. Her zaman kardeşliği, sevgiyi dile getirdi gözyaşlarıyla, yaralı cesur yüreğiyle…
Solingen'den 29 yıl sonra vatan topraklarında, memleketi Amasya'da toprağa verilecek olan Mevlüde anneyi rahmetle ebediyete uğurlarken, aklıma Kazancakis'in bir başyapıtı olan Zorba'nın unutulmaz sözleri aklıma geliyor:
“Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk’tür, bu Bulgar’dır ve bu Yunanlıdır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim… Neden? Çünkü bunlar Bulgarmış ya da bilmem neymiş… Şimdi kendi kendime sık-sık şöyle diyorum. Hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım artık insanlara bakıp şöyle demekteyim. Bu iyi adamdır, şu kötü... Onun da Tanrı’sı var, o da ölecek ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek… Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be…”